15 Temmuz 2009 Çarşamba

Poliplerim nerdeee ulaaaan!

Diri diri öldüm ben. Hem de bir iki saat kadar. Ölürken huzurluydum yeniden döndüğümde agresif. Herşey aslında doktorun sözleriyle başladı. “ Safra keseniz sizlere ömür bir an önce alınmalı. Taş yapmışsınız bir de polip” . Noluyoo yahu. Taş tamam biliyorum. Bu polip de nesi. Kurt gibi birşey mi. Ne yer ne içer, niye bana musallat oldu. ‘Ulan demedik mi sana salata yiyip durma. Asortik beslenme ayakları al gör ebeninkini. Ulan yoksa az pişmiş karidesler polip mi oldu içimde. Modern hayata inat mecnun olmaya kalktım, aşk meşk işleri mi bozdu?’ cehaletimle başbaşayım. Polipe kafa atılır mı? Ya da küfretsem kaçar mı? Olmadı. Olamadı. Kaçarı yoktu. Narkozu dayatıp kaportada ciddi bir hasar olacaktı. Bir de polip denen bu adi parçacık kanser denen malanettle kankalık da yapıyormuş. Gel de tırsma. Efelendim epey bir. Yemedi. Melül, melül gittim hastaneye. Önce kontroller. Kan alırken hemşirenin iltifatı da egoyu tavana vurdurdu. ‘Damarınız nefis’ . Bimukabil. Ve o an. Diri diri ölme anı. Alnında sarı lacivert beresiyle anestezi uzmanı yaaklaşıyor elindeki mucizevi sıvı narkozla. Tepemde 10 bin mumluk ampuller. Çok soğuk üşüyorum. Elimi tutsana diyorum. Ne çok ihtiyacım var. Elim tutuluyo. Gözümü aralayıp bakıyorum nasırlı elleriyle hastabakıcı abi. Salaklaşmanın manası var mı ne işi var ameliyathanede. Hastanede bile yok. Şimdi uyuyacaksın diyor sarı lacivert bereli narkozcum. Gözlerim kapanıyor huzurluyum. Mutluyum. Gidiyorum. Kendinize iyi bakın. Hoşçakal dünya. Üstü kalsın. Artık HOŞsuz Kal... Neyaptınız bana lan. Niye dirilttiniz beni .Poliplerim nerdeeee. Bırakın beniiii.”lütfen sakin olun Mustafa bey. Ameliyattan çıktınız. Herşey yolunda. Lütfen sakin olun. “ Ne acayip bir durum. Diri diri ölürken ne kadar huzurluydum Geri gediğimde yıkmışım ortalığı. Oysa ben giderken agresif döndüğümde mutlu olacak biriydim. Ne yaptınız bana siz, geri gelmeyi istemeyecek kadar. A insanlar ne yaptınız.