27 Aralık 2012 Perşembe

var misin? yürüyerek...



Meral. Burçin Falay ve Aykut Kocaman ve Meireles.
Sahadan hayata akıp giden bir paralel kurguyla birbirine bağlı gerçek yaşama öyküsü bu.
Önce Meral
Onun öyküsünü başkasından dinledim. O yüzden gerçek adını yazmıyorum. Yaşananlar gerçek.
Fanatizm, holiganlık yaftasının ardında bir dayanışma, vefa ve hayat var. Meral futbolla hiç ilgisi olmayan bir anneydi. Futbol onun için bir toplum afyonu, bir serserilik alanıydı. Ne zaman ki biricik oğlu bir kaza yaşadı, hayatı ve futbol kesişti. Hiç kopmamak üzere. Mert futbolla yatıp kalkan, bütün hayatı sarı laciver düşlerle süslenen bir çocuk. Henüz 15 yaşında. Annesi Meral’le yaşadığı kuşak farkı sarı lacivert renklerle daha da açılmıştı. Mert “Sarı” diyor, anne “Bırak bu işleri, hayat acıdır” diyordu. Mert “Lacivert” diyor, anne “Karnını futbol mu doyuracak” diyordu.
Bir gün Mert çubuklu sevdasına koşarken araba çarptı. Bir anda hayat sarı lacivert renklerden, kapkara zifiri karanlığa döndü. Meral koştu oğluna, doktorlar ümitsizdi. Tutunacek el aradı. Elini tuttu birileri. Sıcacıktı. Baktı, Mert gibi bir sürü çocuk. Hepsinin rengi aynı sarı lacivert. Mert’in tribün arkadaşları koşmuştu hastaneye. “Bırakmayız onu, merak etme teyze” diyorlardı. Meral konuşamıyordu. Sarıldı sarı lacivert çocuklara. Onlar da arkadaşlarına. Doktorlar “Ümit yok” derken onlar bırakmadı arkadaşlarını. Gece gündüz, nöbetleşe kaldılar yanında. Birlikte yaşadıkları maçları fısıldadılar Mert’in kulağına. iPod’dan kulağına marşları dinlettiler. Bıkmadan, usanmadan. Mert geri döndü. Odası sarı lacivert. Ama içlerinde bir sarı lacivert başka parıldıyordu. Baktı, annesi Meral baştan sona sarı lacivertti. Mert gülümsedi, sarıldılar birbirlerine. Meral artık hep sarı lacivert. Çağlayan’da, Kadıköy yokuşlarında hiç çıkarmadı sarı lacivertleri. Duymadı “Bir anda ne bu Fener aşkı, her halde sığınacak bir şey arıyordu, Fenerbahçe’yi buldu” diyenlere inat. O oğlunu hayata döndüren sarı lacivert çocukların rengine sığınmıştı oysa. Holiganlık dedikleri bir vefaydı sadece.
Ve Burçin Falay, müdür.
Tribün adamı. Kariyerli bir iş, iyi bir eğitim ve sarı lacivert tutkusu. Deplasmandan Saracoğlu’na, oradan Burhan Felek ve oradan Arena’ya, koştu hep. Hayattan çaldığı tüm anlarda. Annesi Ayla teyze hep kıskandı aslında oğlunun bu renk tutkusunu. Oğlunu az görüyordu. Hep sitem de etti Ayla teyze. Kolay olmamıştı tek başına Burçin’i hayata hazırlamak. Büyütmek, yetiştirmek. Şimdi de semeresini yaşamak istiyordu oğluyla. Oysa Burçin’in gönlü sarı laciverde kayıyordu her an. Burçin daha da sarı lacivert olmuştu, 3 Temmuz, meşum günden beri. Hepimiz gibi. Sevdiğine sahip çıkıyordu. Insan sevdiğine sahip çıkar, dokundurtmaz, günler kahpeydi, şartlar çetin.
Burçin kaldırımda yürüyordu, aklında sarı lacivert düşlerle. Geldi kazan/kazan dünyasının yetiştirdiği bir lümpen sarı lacivert düşlerinin ortasına. Savruldu, düştü. Karardı bütün düşler. Ayla teyzeye tez ulaştı kara haber. Koştu hastaneye, Burçin’ine. Tutunacak el aradı uzandı o eller. Baktı hepsi sarı lacivert. “Bırakmayacağız müdürümüzü” diyordu hepsi aynı anda. “Yürüyerek çıkacağız buradan” diyorlardı, yürüyerek. Her gelene soruyor Ayla teyze. “İş arkadaşı mısın, okul mu?” Yanıt ağırlıkla “Tribün” oluyordu. Daha önce hiç görmediği kızlar, erkekler elini tutuyor. “Yürüyerek Ayla teyze” diyorlardı, yürüyerek.
Ayla teyze 25 gündür hastanede, oğlunun yanından bir an olsun bile ayrılmıyor. Müdür bekliyor, gözlerini açmak için. Ayla teyze bekliyor. Hepimiz bekliyoruz. Yürüyerek çıkacağız o hastaneden. Ayla teyze diyor ki, “Yürüyerek çıkalım. Gidelim maça hep beraber bağıralım, sarı – lacivert – şampiyon – Fenerbahçe…” 75 yaşında Ayla teyze ilk kez maça gelecek, yürüyerek…
Aykut Kocaman ve Meireles.
Kocaman yürekli bir adam. Futbolculuğu efsanedir, sahada ve saha dışında. Romanlar filmler çıkacak kadar. Aşırttığı her top vicdani gol olurdu. Vicdani golü özledik. Çünkü şimdiki goller çalınmış goller.
Vicdani gollerin adamı bir onur, haysiyet kavgası veriyor bu topraklarda son yıllarda görülmediği kadar. Zalimliğe göğüs geriyor aylardır. Içeriden, dışarıdan darbelere rağmen. Emek diyor, hak diyor, adalet diyor. Ve “Artık yeter” dedi. Biz de buradayız, diyoruz. “Bırakmayız” diyoruz, vicdani gollerin adamına. 3 Temmuz’dan bugüne yaşadıkları, futbolculuğundan ayrı, bir roman, film olur. Bir yılda ağaran saçının her telinde emek var, onur var, direnç var. O varsa dayanışma var, dostluk var, arkadaşlık var. Sarı lacivert daha sarı daha lacivert, bütün renklere inat. “Yeter be” dedi, çalınmış gollere sevinenlere inat vicdani golleri özleyenler/isteyenler sarıldı. “Dayan be” diyenlerden biri de Dünya yıldızı Meireles. Durdu önünde “Sen gidersen ben de giderim” dedi. Hiç olmadı böylesi. Hiç de görülmeyecek. Yaşamayacaklar böyle bir anı, ne dayatılmış modern hayatın imparatorları, ne kibirle sarmalanmış tahakkümleri, ne de gölge arkasından uzanan fetih imamları.
Bu aslında Meral’den oğlu Mert’e, Müdür Burçin’den Ayla teyzeye, Aykut Kocaman’dan Meireles’e akıp giden arkabahçe sevdası. Hâlâ mı öfkebahçe, hâlâ mı skor, hâlâ mı kupa? Haydi. Var mısın? Meral’le, Mert’le, Aykut Kocaman’la, Müdür Burçin’le, Ayla teyzeyle… Yürüyerek...

21 Eylül 2012 Cuma

öfkebahçe'de neler oluyor?

fenerbahçe neden öfkebahçe'ye döndü? öfke seli saha içini ve saha dışını neredeyse boğacak. oysa ligde henüz kaybedilem bir şey yok. avrupa'da takım yoluna devam ediyor.transferler kuyt,krasic,meireles,egemen,mehmet topal, takıma monte edildi.takım uyum sürecini henüz tamamlamadığı için aksıyor ama bu öfkenin nedeni olabilir mi?

saha içine bakarak bu öfkeyi anlamak çok mümkün görünmüyor. saha dışına bakmak gerek hatta balık gözü kamerası ile bakmak gerekiyor. saha dışında herşey aziz yıldırım'ın tahliyesi ile başladı.beklenti büyüktü.bir yılın travması vardı.bu travmanın zamana yayılıp normalleştirilmesi gerekiyordu. aziz yıldırım konuşacak ve bir eylem planı ortaya koyacak beklentisi cubuklu formanın bulunduğu heryere sinmişti.bir yandan da fenerbahçe'nin elinden gaspedilen şampiyonlar ligine katılmak rövanş olarak görülüyordu.bugün konuşacak yarın konuşacak dikine bir orta saha alınacak derken aziz yıldırım susuyor dikine orta saha da gelmeyince dikine dikine konuşmalar artmaya başladı.

aziz yıldırım kafasını kaldırdığında başı yargıtay giyotinine doğru gidiyordu.ya giyotine kafa uzatacak ya da susup bekleyecekti. ikinciyi seçti.ancak öngörmediği bir yılda fenerbahçe çok değişmişti.bir bilinç oluşmuş ve o bilinç kendinde 'bir yıl boyunca herşeyin içinde olduk,birlikte yol katettik şimdi neden ne olduğu açıklanmıyor.ne gizleniyor'diye soruyordu.aziz yıldırım içeri girdiği gibi çıkınca bu bilinci göremedi/yönetemedi.çıktığı anda statta bir toplantı yapıp sürec ve takımla ilgili durumları/öngörüleri paylaşmış olsaydı anons da olmayacaktı.en azından fenerbahçe tv'ye katılıp konuşmalıydı.yapmadı.bir yandan da aziz yıldırım'sız fenerbahçe dizayn etmek isteyenler tetikte bekliyordu.o tetik, işi yarım kalan cemaatin yeni bir kozu oldu.fenerbahçe'yi polis/savcı/yargı ile ele geçiremeyen dinamikler bu kez içeriden bu işi yürütme kararı aldı.onlara bu zemini de kriz yönetimi/öfke kontrolü/kurumsal iletişimi  ıskalayan aziz yıldırım ve fenerbahçe yönetimi sağladı.

aykut kocaman 3 temmuz sürecinde hem başkan hem yönetim hem baba hem abi hem sportif direktör hem de antrenör olunca hiç bir insan bünyesinin kaldıramayacağı bir yükü omuzlarında buldu.bu yükü taşıdı da. kocaman bir duruş olunca gölgesi de büyük oldu. ve bu gölgeye saklanmayı tercih etti fenerbahçe yönetimi.hala da saklanıyor. oysa aykut kocaman zihinsel ve bedenen çok yorgundu.o yorgunluk halinde takıma konsantrasyonunda sorun oluyordu.bir de takım 5 yeni oyuncuyla uyum sorunu yaşadığı anda alex krizi patladı/patlatıldı.takım içinde halletmesi gereken sorun dışarı taştı.taşan bu kriz fenerbahçe'yi ele geçirme operasyonu sekteye uğrayanlar için ballı kaymak oldu.ve onlar fenerbahçe'nin gücü olan sosyal medyayı bumerang gibi kullandılar. en iyi bildikleri fitne kendiliğinden ortaya çıkmıştı. deştikçe deştiler. aziz yıldırım müdahale de geç kalınca fenerbahçe'nin adrenalin kaynağı sosyal medya akrepe dönüştü ve ateş çemberinde kendini sokmaya başladı.

3 temmuz sürecinde rol alanların aynı futursuzluk ve aymazlıkla televizyondan saldırıya devam etmeleri de öfkeleri artırdı.fenerbahçe'nin etinden,sütünden,derisinden beslenip zehir saçanlara karşı net bir duruş sağlanamadı.3 temmuz sürecine uzaktan/yakından bakıp şimdi hasat için en öne koşanların sayısının artması da bir gönül kırıklığı yarattı.hasatçılar ve hasetciler de mahsül/ganimet peşine düşünce fenerbahçe içten yanmalı bir hale geldi.

aslında yapılmayan herşey bir öfke birikimine yol açtı. bu birikim de en kolay boşaltılacak yer saha içine doğru akmaya başladı.ne yazikki bu öfkeselinde aykut kocaman hala çok yanlız.hatta 3 temmuz sürecinden bile daha yanlız çünkü ona önünde saygıyla eğildikleri bile şimdi "git" diyor. git'leri duyunca ürkek bir güvercine dönüştü aykut kocaman.ürkekleştikçe saha içinde hatalar yapıyor.bir güvercin tedirginliği yaşıyor.biliyor çünkü bu topraklarda güvercinlerde vurulur.

şimdi aslında yeniden bir 10 temmuz ruhuna ihtiyaç var.hala geç değil.saha dışında bir içten seslenişin saha içine doğru akması lazım.hiç bir kupanın hiç bir skorun aykut kocaman'dan,alex'den değerli olmadığını anlatacak içten bir ses.bu ses için aziz yıldırım'ın giyotine kafa uzatması lazım.nasıl ki o giyotınin 3 temmuz'da kafaya inmesine yüzlerce fenerbahçeli kafasını uzatarak engel olduysa yine olur.güvenilecek tek liman sarı lacivert limandır.ötesi renk körlüğü ve cehennemdir..

5 Temmuz 2012 Perşembe

dava:fenerbahçe !


3 temmuz darbesi sürecinde özel olarak yer alan ve iddia dinamiklerinin ideoloji tüccarlığını yapanların yüzüne gerçeklerin söylenmesi gerekiyordu.


programa katılnlardan biri de hukuk adamı kimliğiyle tanınan türker aslandı.Yaşanan onca şeyden sonra türker aslan'ın hala UEFA demesine karşı da söyleyeceklerim vardı ve söyledim.


av.metin ünlü de hukuk ayarı peşindeydi oysa istediği olmadı.çünkü bu süreçte vicdanı hukuk, önce suçlu yarat sonra delil uydur hukuksuzluğunu deşifre etmişti.
İddianameden hayata bakanlar hukuku yok saymış demektir. savunma olmadan hukuk tecelli etmez.yasalar zaman zaman hukuka karşı olabilir belli gruplar yasalarla hukuku kuşatabilir.aslolan hukuktur ama fenerbahçe davası ile hukuk zedelenmiştir.telafisi de zordur.

27 Mayıs 2012 Pazar

utanç manşetleri


Gazeteciliğin en ağır suçudur yalan haber yapmak. Yalan haberi tescillenmiş gazete/gazeteci meslek onurunu da namusunu da kaybetmiş demektir. 3temmuz darbesinin önce suçlu yarat sonra delil uydur timi gibi çalışan gazete ve tv'ler basın tarihinde kara bir leke olarak hep anılacak!!!


Cemaate yakın Bugün gazetesi Yıldırım'ım devirildiğini yazdı.3 temmuz'dan beri ne Aziz Yıldırım Fenerbahçe'den vazgeçti ne de fenerbahçeliler O'dan. Aziz Yıldırım, 20.05 2012 de yapılan son Fenerbahçe kongresinde rekor bir oyla 5 bin 271 oyun 5 bin 269'unu alarak yeniden kulübün başkanı seçildi



17 temmuz'da hürriyet pazartesi bombaları manşetiyle çıktı.Bombalardan biri Şekip Mosturoğlu,Ali Kıratlı ve Bülent işcen'in etkin pişmalıktan faydalanıp itirafçı olduğu haberiydi. Bugün davada tek bir itirafçı yok.Şekip Mosturoğlu Fenerbahçe'nin yeni yönetimine seçildi.


 cemaat gazetesi zaman'dan devşirilen Eyüp Can yönetiminde çıkan Radikal gazetesi 14 temmuz'da İbrahim Akın'ın Beşiktaş yöneticisi Serdal adalı ile 150 bin dolar karşılığın'da anlaştığını ve maç sonu bu anlaşma gereği  yarış atı aldığını yazdı.Bugün ortada ne yarış atı var ne de böyle bir anlaşma


3 temmuz operasyonunun en büyük tezgahı Fenerbahçe'nin şampiyonlar ligi hakkının gaspıyla yaşandı.3 temmuz darbesi'nin tetikcisi gibi çalışan Habertürk dezenformasyonlarla süreçte özel rol oynadı. Bugün UEFA'nın isteğiyle değil federasyon içindeki derin darbecilerin rolüyle Fenerbahçe'nin hakkının gaspedildiği ortaya çıktı



3 temmuz darbesi'nin ertesi günü Radikal Şike Kamera'da manşetiyle çıktı.Haber şikenin kameralarla tespit edildiğini söylüyordu. Bugüne kadar mahkemeye henüz şikenin kamerayla tesbit edildiğine dair bir delil ulaşmadı.


3 Temmuz darbesi'nin niyetini en iyi anlatan manşetlerden biriydi .Şike ile ilgili bir türlü delil uyduralmayınca bu kez çete dezenformasyonu yapıldı.Bugün çete ile suçlananlar Olgun Peker hariç serbest bıraldı.Aziz yıldırım'ın da bütün zorlamalara rağmen çete bağlantısı kurulamadı.



Aziz Yıldırım'ın Eskişehirspor'un soyunma odasını basıp maç için taktik verdiği yalanı mahkemede çürütüldü.bu yalanın detayı Papazın Çayırında http://papazincayiri.blogspot.com/2011/07/aziz-yldrm-soyunma-odas-basp-taktik.html



3 temuz darbe tetikçilerinin dezenformasyonu en çok Emenike'yi etkiledi.Dünyanın en iyi futbolcularından olmaya aday Emenike medya eliyle linç edildi. Hala para sayerken görüntüleri ortada yok bu yalanları ortaya atanlar gazeteciliği bırak insanım diye gezebiliyor.


3 Temmuz Darbesi'nin kolluk kuvveti emniyet bir hukuksal davayı kovuşturma görevi değil sanki bir hasmını devre dışı bırakma rolü üstlendi.Emniyetin yasa dışı bir şekilde 19 maçta şike delilleriyle tesbit edildi açıklaması bir sürü saçmalıklarla dolu iddianamede bile yer bulmadı.son PFDK kararı ile bu 19 maç buhar oldu. 



3 temmuz darbecileri delil uyduramadıkça pişmanlık manipülasyonuna sarıldı.Aziz yıldırım geri adım atmayarak net mesajını verdi."mücadelemiz zalimledir" Erdoğan'a yakın star gazetesi de operasyonun ilk günlerinde bu manipülasyona aracılık etti. Erdoğan'ın sonraki süreçte aldığı tavra göre star gazetesi manipülasyon ortaklığından çekildi.



3 temmuz darbecileri merkez medya'yı bir silah gibi kullanırken özellikle de Trabzon medyasını kışkırtıcı gibi kullandı.Bir çok Trabzonspor tapesi olmasına rağmen bunlar görmezlikten gelinirken hedefte sadece Fenerbahçe vardı.

3 temmuz darbesinin paralel tahakkümü cemaat, yayın organı Zaman, Today's zaman,STV,Shaber,aksiyon ve taşeronluğunu yaptırdığı merkez medya ile nihai amacına ulaşmak için her yolu denedi. Hala da denemeye devam ediyor.Cemaat 'idea'sının temiz yüz maskesi Zaman'ı bile kullanmaktan çekinmedi..ahlak feraset dersi verenler bu yalan manşetle deşifre oldu.



3 temmuz darbesi'nin paralel tahakkümü Cemaat'in paramiliter sığınağı Taraf sürecin tetikçiliğini ve en büyük linç operasyonu yürütücülüğü misyonunu üstlendi.ideoloji tüccarlarıyla birlikte haber değil medyanın alçaklık tarihine çentik attılar.Cemaat taraf'ı halen paramiliter misyonunu ideoloji tüccarlarıyla birlikte sürdürüyor



Doğan grubu 3 temmuz darbesinin tetikçiliğini en açık Posta ve Radikal ile yürüttü.Posta gazetesi 8 temmuz'da Fenerbahçe ile Sivasspor'un küme düşürüleceğini yerlerine Bucaspor ve konyaspor'un süper lige alınacağını  Eskişehir'in de 15 puanının silineceğini yazdı.




                        3 temmuz darbesi'nin özel görevli yerlerinden biri de Vatan gazetesi oldu.savunma hakkının kutsallığını yerle bir eden manşet ve haberler yapıldı.Bunlardan biri de eskişehir'de 400 bin tl teşvik primi gönderildiğiydi.Fenerbahçe kulübünün mali inceleme raporları temiz çıktı.


8 temmuz'da cemaatin paramiliter taraf'ı ve Erdoğan'a yakın Yeni Şafak Aziz yıldırım'ın kıbrıs'a kaçacağı yalan haberiyle çıktı. Aziz Yıldırım savunmasında bu yalan haber şöyle yanıt verdi:
3 Temmuzdan sonra Kıbrıs’a kaçacağımız söylendi. Benim mezar yerim bile bellidir. Başucunda da ’Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı’ yazacaktır. Bundan daha büyük onur var mıdır? O yazanlar bunu bilemezler. Her gün basında bu soruşturma ile ilgili Emniyet ve Savcılık bilerek bilgi kirliliği yarattı.


3 temmuz darbe tetikçiliğin ibret vesikası bir haberi de bilyoner dezenformasyonuydu. Şampiyonluk kutlaması için bilyoner gece kulübünün kapatılması bahis sitesi bilyoner olarak yazıldı.









25 Mayıs 2012 Cuma

Mazinde bir itaatsizlik tarihi yatar...



3 temmuz darbesi sonrası kırmızı-beyaz türkiye’de yeni bir itaatsiz sarı lacivert tarih yazıldı/yazılıyor. Tarihi vakanüvisler değil halklar yazar. Fenerbahçe de halktır ve o tarihte sayısız  itaatsizlik duruşu var. 3 temmuz darbesi sonrası 10 temmuz’da topuk yaylasından başlayan ve hala süren direniş üzerine daha çok şeyler söylenecek. Hergün tarihe bir çentik daha atılarak sürüyor direniş. Şimdi 105 yıllık bu tarihin arka sayfalarına doğru itaatsiz bir yolculuğun tam sırası.

İtaatsizlik ve çubuklu sarı lacivert denince ilk akla gelmesi gereken kişi Ayetullah bey’dir.

Yıl 1909/10.Ekonomik açıdan Fenerbahçe çok zor durumdadır. İttihatçılık ateşi Osmanlıyı hem kuşatıyor hem yakıyordu.İttihatçılar futbol kulüplerini teşkilatlanma sığınağı görüyordu

Aralarında ittihatçıların da olduğu bir gurup Fenerbahçe’nin Üsküdarspor ve Pazaryolu kulüpleriyle birleşmesini ve adının değişmesini istediler.

Bu amaçla toplantı yapıldı. Herkes imzalar atılacak sanırken Ayetullah bey kükredi.  "Fransa Kralı XIV. Louis 'L'état, c'est moi-Devlet ben'im" demişti. Ben de Fenerbahçe ben'im diyor ve bu pazarlığı kabul etmiyorum” .Fenerbahçe’yi kuruluşunun henüz 2.yılında tarihin tozlu sayfalarında bırakacak plan Ayetullah Bey’in “Fenerbahçe ben’im” haykırışıyla son buldu.

 Yıl 1914/15 terakki ilerleme anlamına gelen Progres takımının adı değiştirilerek Altınordu idmanyurdu yapıldı. Kulüp başkanı da ittihatçı Talat Bey oldu. Fenerbahçe –Altınordu maçı sırasında fenerbahçeli miço gol atınca ortalık karıştı.Altınordulu futbolcular bir Rum nasıl olur da Türk’ün takımına gol atar diye saldırdılar. Tüm fenerbahçeli futbolcular miço’ya sahip çıktı.Buna kızan Talat bey önce fenerbahçeli futbolcuları cepheye sürdü sonra da Altınordu dışındaki tüm takımların futbolcularını. Altınordu bu sayede iki sezon şampiyon oldu.

 29 haziran 1923 Fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı en büyük zaferlerinden biri de “General Harington Kupası” maçıdır. İngiliz Başkomutan Harrington Fenerbahçe ve Türklerden intikam almak için karma bir İngiliz takımı yarattı. Ayrıca Cebelitarık ve Mısır'daki İngiliz askerî güçlerinden, hepsi profesyonel birer futbolcu olan dört oyuncu getirtti. Harrington bu takımın adının "Goldstream Guards" olmasını istedi.Sıra Türklere meydan okumaya gelmişti. Ve gazeteye ilan verdi."Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler." Fenerbahçe'nin generale cevabını gazeteye şu ilanı vererek gönderdi:"Fenerbahçe Kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul ederMaç taksim stadından oynandı.Fenerbahçe ilk yarıyı 1-0 yenik kapatmasına rağmen Zeki Rıza Sporel’in 2 golüyle sahadan galip ayrıldı.Harrington kupası zaferine imza atan efsanevi kadro. Şekip Kulaksızoğlu- Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay- Kadri, İsmet, Fahir- Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy.

Yıl 1924.Fenerbahçe-Galatasaray maçında olaylar çıkar.Zamanın federasyonu Fenerbahçe’yi sorumlu tutar. Bu  haksızlığa kızan Fenerbahçe yönetimi milli futbolcularını milli takımdan çeker ve o sene(1924-25) ligi boykot eder.

 Yıl 1931. Olympiakos ile İstanbul’da oynan maçta fanatik bir subay yunanlı oyunculara saldırdı. Yunanlıların karşılık vermesi üzerine büyük olaylar çıktı. Fatura da Fenerbahçe’ye çıkartıldı. Karakola çekilen Fenerbahçeli oyuncular 1. Ordu Komutanlığı’nda günlerce ifade vermek zorunda kaldı.

 Yıl 1932.dönemin federasyonu takımların harcırahlarında kesintiye gitti. Buna tüm takımlar itiraz etti. Yapılan toplantıda liglerin boykot edilmesi kararı çıktı.Lig başladığında tüm takımlar sözlerinden caydı sadece Fenerbahçe ligi boykot etti.lig başlamasından 7 hafta sonra da Beşiktaş çekildi.

 Yıl 1941-42 sezonu; Alman diktatör Hitler'in propaganda takımı Admira özel maç için Türkiye'ye geldi.Fenerbahçe ile maç yapmak istediler. Admira güçlü Hitleri temsil ediyor öyle ya da böyle hep galip geliyordu. Papazın çayırı’ında maça çıkıldı. Fenerbahçe karşılaşmayı 2-0 kazandı.

27 Mayıs askeri darbesi ile birlikte, futbol da da pozisyonlar alınır. Galatasaray ve Beşiktaş, yeni düzene uyum sağlarken  Fenerbahçe yassıada’da yargılanan DP’li Başkanı Medeni Berk’e yüz çevirmez.  Yassıada’ya gönderilen başkanına futbolcuların imzaladığı bir poster göndererek destek olur. Askerler, Fener’e haddini bildirmek için bir fırsat kollar ve o fırsat da Fenerbahçe Gençlerbirliği maçında yakalanır. Olaylardan ötürü Fenerbahçeli yöneticiler Fikret Arıcan, Faruk Ilgaz ve Rüştü Dağlaroğlu Harbiye’ye çağrılıp gözaltına alınır. Kurmay Albay Emin Alptekin, “Suçlular cuma gününe kadar mutlaka cezalandırılacaktır. Aksi halde bütün spor faaliyetlerini 11 Mart’tan itibaren yasaklayacağımızı gibi sizi ve kulübünüzü de cezalandıracağız.” Der. Ancak bu gerçekleşemez ama askerlerin baskıları sonucunda Medeni Berk’in yerine Hasan Kamil Sporel’i başkan seçilir. Ama fenerbahçeliler yine itaatsizliğini gösterir ikinci başkanlığa  Yassıada’da gözaltında bulunan Fahri Atabey’i seçerler.
Yıl 1974 .Fenerbahçe şampiyon olur. Zamanın Başbakanı Bülent Ecevit şampiyon takımı ve yöneticileri kabul eder. Kabul sırasında Ecevit şampiyon futbolcuların CHP’ye üye olmasını teklif eder. Bu teklif Fenerbahçe tarafından nazik bir şekilde reddedilir.

 12 Eylül darbesi zamanında İstanbul sıkıyönetim komutanı Fenerbahçe tesislerinin kamuya ait arazide olduğunu öne sürerek yıkacağını söyler. Fenerbahçe buna karşı çıkar ve O araziye atatürk büstü koyarak gel de yık der. Araya girenler olur ve sıkıyönetim komutanı amacına ulaşamaz.

 Yıl 2011.3 temmuz darbesi.10 temmuzda itaatsizlik tarihi yeniden yazılmak üzere köroğlu’na selam çakar gibi topuk yaylasına çıkıldı.Şimdi itaatsizlik tarihi yeniden yazıldı/yazılıyor.
Ferman zalimlerinse itaatsizlik fenerbahçe’nin.....  

16 Mayıs 2012 Çarşamba

akp-cemaat truva atı ve itaatsiz fenerbahce



3 temmuz darbesi süreci, AKP ve paralel tahakküm cemaat’in hükmettiğ 10 yıllık süre içinde sosyolojik ve politik başka sonuçları olan/olacak bir dönemdir. 319 günlük direncin geldiği noktada herşey birbirine fazla karışmaya başladı. Sanki tahakküm eden/etmek isteyen (AKP-Cemaat, Ulusalcı, Ergenekon, Rövanşist dinamikler) Fenerbahçe direnişi siyasallaşsın istiyor. Siyasallaşan bir Fenerbahçe tahakküm eden/etmek isteyen herkesin işine geliyor.
İçinde toplum katmanlarından herkesimi barındıran ve 319 gündür birarada durabilen bu kadar büyük bir güç Fenerbahçe dışında yok. Bence Fenerbahçe itaatsizliği siyasal bir tahakküm ya da muhalif bir yapı olma  isteği değildir.  Çünkü bu itaatsiz sürecin aktifleri arasında islamcı-laik,ulusalcı,sol,ülkücü,küçük burjuva,beyaz türk(!) gibi bir çok kesimden bireyler var. hepsinin ortak tezahuratı “sevdamıza kimse engel olmaz”,”darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe”.Başka hiç bir şey bu değişik katmanları Türkiye tarihinin en dehlizli ve pusulu ortamında(3 temmuz darbesi) Fenerbahçe dışında birarada tutataMAZ. Bu yüzden İtatsizlik süreci ideolojik değil zalimliğe,hukuksuzluğa,adaletsizliğe topyekün vicdani bir karşı çıkıştır,tutkuyla bağlı olduğu renklere sahip çıkma refleksidir.

Akılcılık ve realite 319 günlük itaatsiz duruşun politik bir muhaliflik olmasına ya da ideolojik rövanşist bir güç(ergenekon gibi) denetiminde yürümesine çok ters. Ama durum özellikle şampiyonluk maçından sonra başka bir alana hapsedilmeye çalışılıyor. Politik denen dar alanda kısa paslaşmalar çok yaygınlaştı.Bunun bir çok sosyolojik ve siyasi alt parametreleri var ama AKP ve paralel tahakküm cemaat ve diğer tahakküm heveslisi rövanşist oluşumların görmediği/ıskaladığı insani tarafı. Yani en güçlü insani duygu olan tutkuyu anlamamış olmaları.

AKP ve paralel tahakküm cemaat’in herşeyi fethetme kibri bunu görmelerine zaten engel. 3 temmuz darbesine bir voltran gibi başlayıp sonra ganimet(siyasi-sosyal-maddi) paylaşımı aşamasında anlaşamayıp ayrı düşmelerinin de etkisi olan bir çok şey yaşandı. Hepsi kapalı kapılar ardında oldu bitti/devam ediyor. İnanıyorum ki her darbe süreci gibi bütün bu olanlar da gün ışığına çıkacak. Aziz Yıldırım’a cezaevinde kimler pazarlık için geldi neler konuşuldu ne yanıt aldılar.Pensilvanya-metris ankara hattında kimler ne rolü üstlendi. Bir başka yazıda akp- cemaat 3 temmuz darbesinde nerede birleştiler nerde ayrıştılar anlatırım.

Dar alanda politik paslaşmalar mevzu bu aşamada daha önemli. 10 temmuz 2011 topuk yaylasından başlayıp şampiyonluk maçına kadar gelen sürecin adını ben itaatsizler olarak adlandırdım.Bunun politik ve ideolojik zeminden çok insani tarafı daha güçlüdür. Zaten öyle olmasaydı 319 günlük bu direnci on yıllık akp-cemaat iktidarı süresince siyaset alanında 10 kaplan gücünde olduğunu sananlar /kağıttan kaplanlar(!) (ordu/yargı/medya/emniyet/ergenekon) yapamamışken, bir spor kulübünün yapması zaten mümkün değil. İnsanın en güçlü duygusu tutkuyla sarmalanmış bu sevda bilincini, yıkmak, dağıtmak ve ezmek de mümkün olamadı. Bu yüzden de 3 temmuz darbecileri siyasi ve sosyal hesaplaşmaktan kaçmak için fenerbahçe itaatsizliğini ideolojik ve politik alana hapsetmek istiyor. Rövanşist dinamikler de Fenerbahçe gibi böylesine çok güçlü ve meşru zeminin politikleşmesinden  faydalanmak istiyor olabilir. Belki zorlansa emareler de bulunabilir.Ama onların da hiç şansı yok.
Özellikle bu zamana kadar gölge boksuyla yenmeye/devirmeye alışmış ve her yüzleşmede hizmete özel manevrayla sıyrılmış paralel tahakküm Cemaat politik zemin yaratmaya çalışıyor.Çünkü hiç olmadığı kadar güçlü bir irade karşısında deşifre oldular. MİT süreci bile bu kadar ‘25 yıllık altın nesille örülü projeyi’ deşifre etmemişti. Politik zemin yaratılabilir mi? Cemaatin provokasyon,dezenformasyon ve manipülasyon gücü gözönüne alındığında bu tehlike var ama dedim ya bu çok katmanlı, çok güçlü tutku duygusu bunun karşısındaki en büyük engel. Onlardaki fethetme kibri de bu tutkuyu şimdilik görmeye engel.

 Şampiyonluk maçında herkesin gözü önünde oldu herşey. Maçın bitiş düdüğü ile birlikte olayların olması arasında tam 8 dakikalık bir zaman dilimi var. Kitlesel hareketlerde bu 8 dakika çok uzun bir zaman.Maç biter bitmez olaylar başlasaydı bu politik zemin provokasyonu daha kolay yaratılacaktı. Ancak tutkuyla sarmalanmış sevda bilinci bu oyunu da bozdu. Bu kez devreye 3 temmuz darbesinden beri sürecin tarafı gibi davranan polis gücü devreye girdi. Bu provokasyonda başarılı olunduğu söylenebilir.Yine de gerçekleri örtmek o kadar kolay olmadı/olmayacak.

Medya manipülasyonu ile bir çokları filmin ikinci yarısından itibaren gördükleriyle konuşuyor.Oysa filmin ilk yarısı olmadan bütünü hakkında ahkam kesmek ne kadar saçma/aptalca ise olayları polis araçı devrilmesi/çatışma anıyla değerlendirmek aynı aptallığı doğurur. Herşeyi getirip holiganlığa bağlamak da  3 temmuz darbesinin sosyal ve siyasal hesaplaşmasından kaçmanın en ucuz yoludur.Olaylar nedeniyle gözaltına alınanların profili zaten buna engel oldu.

Gelinen noktada her şey deneniyor. Ama kullanılan bütün truva atları (şike-holiganlık-ötekileştirme,renklerin rekabetinin düşmanlığa evrilmesi) çok güçlü ve sarsılmaz olan Fenerbahçe tutku duvarına çarpıp paramparça oldu. Şimdi sıra en büyük truva atı olan politik ve ideolojik alana hapsetme oyununu bozmada.

Sarı-lacivert renklere tutkuyla sevdalı  islamcı-laik,ulusalcı,sol,ülkücü,küçük burjuva,beyaz türk(!) herkesin  yeryüzünün en sağlam sevda harcıyla yaratılmış tutku duvarına  319 gündür olduğu gibi sahip çıkmasında bütün mesele.Ötesi ferahlık, iyilik,güzellik. Hepsi BU.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

İtaatsizlerin 3. Çağlayan seferi



3.çağlayan seferi için sarayı heyula gibi insanın üstüne çöken ama adaleti de bir o kadar cüceleşen adliye binasının önündeyim.3 temmuz darbesinden itibaren bütün sürecin tanıklığını yapıyorum.meslek ve hayatım boyunca bir çok toplumsal olay(ki türkiye tarihinin en kitlesel ve dinamik eylemlerinden madenci yürüyüşü dahil) ,tutuklamalar,gözaltılar sıkıyönetimler,olağanüstü haller,faili belli ama meçhule havale edilmiş cinayetler, katliamlar,kallavi darbesinden,postmodern darbesine kadar bir sürü şey yaşadım.gördüm.

Bu fenerbahçe vakasında başka bir şey var. Türkiye tarihi, açısından bir sürü ilkleri barındıran bir süreç.Fenerbahçe’nin itaatsiz duruşu karşısında kocaman bir yanlızlaştırma ve ötekileştirme stratejisi uygulanıyor.Hukuk adına eşi benzeri görülmemiş bir vahşet yaşanıyor.iddianame denilen açık iftira belgesi üzerinden kesilen ahkamlar, savunmalar ve Fenerbahçe sözkonusu olunca mafyanın suskunluk yasası ‘omerta’ya rahmet çıkaracak bir suskunluğa dönüşüyor.Önce suçlu yarat sonra delil uydur düzenine isyan eden sol entelijansiya bile haksızlıklar gözlerine sokulurcasına ortada duruken, 3 temmuz darbe sürecine neredeyse cemaat manipülasyonu gözlüğünden bakıyor. Herşey herkesin gözü önünde oluyor.3 temuz darbesinin sosyal,siyasal ve sportif hesaplaşması er ya da geç bu ülkede olacak.Tarih bu sürecin omertacıları,cellatları ,siyasi aktörleri ,paralel tahakkümü cemaati ve dezenformasyon tüccarı gazetecilerini er ya da geç iyot gibi açığa çıkaracak.3 temmuz darbesinin sosyo-politik etki-tepkileri üzerine ayrı bir yazı dizisi yazılır.



Ama şimdi Çağlayan gerçeğine dönelim.  Aynı kötü çayı herkese  aynı şekilde ve fiyatta vererek adaleti devasa saraydan bile daha fazla olan adalet çay bahçesi’nde oturuyorum.Masaya gelen giden o kadar çok ki.Twitter mahallesi ahalisi bir çoğu. Fenerbahçe sokağı sakinleri olmuş herkes. Arkadaştan öte aile gibi bir hava var.herkesin analatacak da çok şeyi var.3 temmuzdan bu yana geçen süreci saat saat yeniden yaşıyorum. İddianamenin her satırındaki haksızlığı ve hukuksuzluğu bıkmadan uzanmadan herkes birbirine anlatıyor.Sanki 3 temmuz süreci herkesi hukuk fakültesinden mezun etmiş gibi. Bu tuhaf bir durum.aramızda avukat olanlar var onlar da onaylıyor anlatılanları.Hukukun bütün arka kapıları,ters açıları, boşlukları konuyor ortaya hala Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını neden içeride olduğuna kimsenin aklı mantığı yetmiyor.Hukuk ekseninden kayıp siyasi zemine giden davanın siyasal bir kin ve nefret operasyonu olduğundan artık kimsenin şüphesi yok.AKP ve paralel tahakküm cemaatin MİT bahçesinden sonra Fenerbahçe üzerinde oynamaya çalıştıkları taht oyununun perde arkası ülke tarihinin dehlizlerle dolu tarihinden bile şu haliyle daha fazla.Herzamanki gibi tahliye totolar ve totemler yapılıyor.Artık bu kadar da olmazcılarla bu daha nekicileri, kıran kırana maçlarıyla başbaşa bırakıp meydandaki grupların arasına karışıyorum.


-ulan var ya bu beşiktaş maçında bizim hocanın nefesi pensilvanyadakinden güçlü olmadı bu kez.abdest bozulma anına mı denk geldi

Bu neşeli ve eğlenceli geyik muhabbetine yanaşıp nedir bu hoca meselesi diyerek muhabbete giriyorum.

-abi cübbeli hoca metris’te fenerbahçe için okuyup üflüyor Fethulah Gülen’de Galatasaray ve diğerleri için.Kimin nefesi güçlüyse o kazanıyor. Bak biz 3 te 3 yaptık cübbeli hoca sayesinde. Beşiktaş’a yetmedi nefes. Bi kazaya uğradı sanırım.

-len geç onların nefesini, stoch’un sol bacağının nefesi hepsinden güçlü.

-yok yok stoch o son gölü atmayacaktı.kaleye girmedi o gol pandoranın kutusunu açtı.

Biraz ileride holigan,fanatik aşırı fenerli hatta marjinal olabilecek bir grup var(!).selamlaşıyoruz. sonra ne iş yaptıklarını soruyorum. “Reklamcı,avukat,doktor,gazeteci, gıda firması yöneticisi uzayıp gidiyor.

-sizler holiganmışsınız, Aziz Yıldırım’ın paralı adamlarıymışsınız

-diyenin de.... bu ne yahu fenerbahçeli terör örgütü desinler herkes rahatlasın.sürekli alınıp satılan adamlar kendileri gibi sanıyor herkesi.artık bunlar koymuyor eskiden dert ediyorduk. Burada bir onur ve adalet davası var. Ne holiganı.fenerbahçeyiz biz. Burada olmazsak fenerbahçe tarihi yüzümüze tükürür.bu zalimliğin karşısında durmak bir vicdan ve insanlık görevidir. NOKTA

Saatler ilerliyor. Twitter dan mahkeme salonundaki son gelişmeler anında aktarılıyor. Tezahuratlar yükseliyor yeniden. “Başkanı bırakın ...””biz fenerbahçe’yiz ulan”” cemaat fenerle başa çıkamaz” “ sandıkta görüşürüz” “siyah çoraplılardan doğan bu sevda yürüyor omuzlarımızda” “Haklıyız kazanacağız”

Twitterdan,  mahkeme salonundaki Gökhan Gönül-Aziz Yıldırım diyaloğu okunuyor

Gökhan Gönül- nasılsın başkanım



Aziz Yıldırım-beni boşver ayağın nasıl

Önce kocaman bir sessizlik ardından hıçkırıklar karışıyor kalabalığa.



Kıpırdanmalar başlıyor polisler arasında. Tomalar hareketleniyor. Çağlayan meydanının ortası polis bariyerleriyle çevrili. İçeride olan kalabalığın etrafı sarılı bir vaziyette. Müdahale anında ordan çıkmalarına imkan yok. Metrobüs çıkışının olduğu yere hareketleniyoruz bir grup,müdahale olursa anında kaçmak için.dar metrobüs yolunun önüne polisler geliyor.bir süre sonra dar yolun önüne toma geliyor. İtiraz ediyoruz.

-çıkış yolunu kapatırsanız nereden çıkılacak. Bu yaptığınız doğru değil. Karşınızda düşman varmış gibi davranıyorsunuz.

-merak etmeyin müdahale olmayacak.

-o zaman bu savaş durumu gibi önlemler ne.

-şimdi başbakana bir takım değerlere(cemaat) küfür ediliyor,slogan atılıyor. Bu olmaz.bira şişeleri atılıyor

-iyi de bütün bunların karşılığı biber gazı, jop ve tazyikli su mudur?siz cezalandırma makamı değilsiniz ki. Suç varsa kanun var mahkeme var.

-savcı-hakim ya da amirim niye bunlara fırsat verdin derse ne diyeceğiz.

Tedirgin ve gergin bir bekleyiş sürüyor. Mahkeme kararlarının açıklanması an meslesi. Sivil polisler var etrafımızda bu kez. Onlarla konuşuyoruz. biz de fenerliyiz diyor ikisi. Sanki başka bir takımı tutuyoruz diyecek ortam varmış gibi. Soruyor gruptan birisi.

-maden fenerlisiniz bu davanın şike davası olduğuna inanıyor musunuz

Kem küm den sonra.

-tabi şimdi iddialar var ama savunmalara bakınca, bir de suçlanan diğerlerinin dışarıda olmasına bakınca bir tuhaflık var. Ama devletin bir bildiği de vardır. Ben sizin yerinizde olsam evde oturur buraya gelmem.

-evde oturmadığımız için mi saldırıyorsunuz.

-valla evde otursanız bir şey olmaz diyorum.


Tartışma uzuyor. Bu arada toma’nın yanındaki polisler gaz maskelerini takıyor.Anlıyoruz ki karar olumsuz olacak. Polislere bakıp kararın ne olacağını öğrenmek de neo-Türkiye’ye özgü bir durum

Ve Karar açıklanıyor. Tamer Yelkovan tahliye Aziz yıldırım ve ilhan Ekşioğlu’nun tutukluluk halinin devamına. Sanık Trabzonspor’un müdahil olmasına”... neotürkiye’de ötekileştirilenler (fenerbahçe) hep sanık, bizimkileştirilenler(trabzonspor) ise sanıklıktan müdahilliğe geçiyor.adaletin sefilliği sayfalarına yeni sayfalar ekleniyor.Federasyon bile şike yok diyor ama 307 gündür hapiste olan insanlar serbest kalmıyor. Nihat özdemir’in karar okunurken ağladığı haberi geliyor. Birisi
-CAS davası pazarlığında kandırıldığı için ağlıyordur.CAS’ıp kavurdu fenerbahçeyi. Kandırıldığı için kendi sonuna ağlıyor

Bir anda karışıyor ortalık. patlama sesleri geliyor.büyük bir biber gazı bulutu sarıyor etrafı..metro durağına doğru gitmeye çalışıyorum.düşenler, bağıranlar,haykıranlar, çocuklar,yaşlılar herkes bir yere sığınmaya, kaçmaya çalışıyor. Polis yine sert.plastik mermi kullanıldığı haberleri geliyor.Zar zor metrobüs durağına geliyoruz. Metrobüsler dolu geliyor ya da durakta durmuyor.

Twitter’dan gelişmeleri takip ediyorum.öfke büyük.ortak kanı “tamam bu oyunda artık olmayalım.çekin takımı play-off’dan..Bu takım ligden çekilsin”

Bekliyorum. 20 dakika sonra meydandan uzak bir yerde olan durakta gözlerim yanıyor, nefes almakta zorlanıyorum. Durakta olan herkez aynı durumda.gözyaşı akıyor durağa. Öksürük sesi meydandan gelen çatışma seslerine karşıyor. 20 dakika sonra bile uzaktaki metrobüs durağını etkileyecek kadar biber gazı sıkılacak kini, öfkeyi anlamak zor. Bakıyorum meydana doğru karşımda. Kocaman bir bina. Yan tarafında tabela. Avrupa’nın en büyük adalet sarayı...

2 Mayıs 2012 Çarşamba

paralel güç cemaat fenerbahçe operasyonunun neresinde



SORU: Fenerbahçe’li İTAATSİZ gazeteciye soralım...Fenerbahçe kulübünün açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortak akıl ve vicdan tutulması, herkese sirayet etmiş durumda. Gerçek olan şey 3 Temmuz’da futbola yapılmış olan DARBE’dir. Bu darbenin sonuçları olacak! Bunlarla yüzleşmeden, futbolu tekrar saha içine çekip “skor” larla bu işin içinden çıkılamaz. Devletin resmi kurumundan, “sahada “ŞİKE” yok”denmiş. Çete davası deniyor...çete davasından içeride kimse kalmamış. Özel yetkili mahkemede yargılanmasını sağlayan çete ortada yok. futbolcu yok içerde,hakem yok içerde.Herkes elini vicdanına koyup soracak...306 gündür bu insanlar neden tutuklu?

Önce herkes şu soruyu sormalı!!!
En son federasyonda yapılan toplantıya Zekeriya Öz, hangi görev ve yetkiyle katıldı.Kimin adına? Ne konuşuldu? Madem çok soru sormak istiyoruz, bunu soralım!

Gerçek soruların karşılığı yanıtsız, Olmayan soruların karşılığı varmış gibi gösteriliyor. Bu bir algı yanılsaması ve aldatması.

Soru: neden hala bu dava özel yetkili mahkemede?
Özel yetkili mahkemede yargılanmasını sağlamak isteyenler KİM’ ler? Devletin resmi kurumunun yaptığı açıklamaya “hayır” diyen, şantaj yapanlar,tehdit edenler kimler? Varlık sebepleri ne?
Herkesin korktuğu! soruyu soruyorum: CEMAAT bu işin neresinde? Niye var? Hangi görev ve yetkiyle? demokratik bir ülkede yaşadığımıza inanmak istiyorum. o zaman demokratik bir ülkede Bu sürecin içinde paralel güç olur mu? Herkes önce bu soruyu sorsun!

Çok basit: Şike var mı? Yok mu? Sahaya yansıdı mı? Yansımadı mı?...Belgeler , savunmalar, deliller ortada. Buna bakarsın, karar verirsin. Ama, 3 temmuzdan beri hukuk zeminde yürümüyor ki hiç bir şey. Bundan dolayı ortaya imalı, mesajlı,mektuplu ifadeler kullanılıyor.. O yüzden de gerçeğe ulaşamıyoruz.

Soru: Rüzgar tersine mi döndü?
Bir işe giriştiler ve yarattıkları sonuçla yüzleşmediler. Türkiye’nin en önemli kulüplerinden biri ve taraftarları 3 Temmuz’dan beri itiraz ediyor...”bu yapılanlar yanlış, haksız, vicdansız” diye.
3 Temmuz’da yapılanlara FENERBAHÇElilerin topuk yaylasından itibaren  İTAATSİZ duruşları olmasaydı.bugün sonuçlar bambaşka olacaktı.

Fenerbahçeli olmakla yaftalanıyoruz, sanki bu suçmuş gibi.evet fenerbahçeliyim.ama ben 25 yıllık GAZETECİYİM ve bu ülkenin TANIĞIYIM. Bunun fenerbahçeli olmakla ilgisi yok. BEŞİKTAŞ’A yapılan haksızlığın hesabını kim verecek? 3 Temmuz darbesi olmasaydı o kadroyla bence UEFA kupasını alırdı. Muhteşem bir kadrosu vardı darmadağan edildi. nedeni de 3 Temmuz darbesidir.
gelinen noktada Fenerbahçelilerin ikna olmadığı hiçbir kararın hükmu yoktur artık bu ülkede!!!öyle ya da böyle bu bir gerçektir.

Soru :58.madde fenerbahçe için değiştirildi algısı mı oluşturulur.
58. madde Fenerbahçe için değiştirildi algısı oluşturuluyor...bu tamamen kasıtlıdır. iddianame denilen maksatlı belgede fenerbahçe yapmakla suçlanıyor. değiştirilen 58.maddede yapmakla suçlananın cezası net. oysa değişen 58.Madde teşebbüs edenler için değiştirildi. yani fenerbahçe ile ilgisi yok.Zaten fenerbahçe diyor ki biz alınterimizle onurumuzla kazandık.siz fenerbahçeye operasyon darbe yaptınız.ama bu duyulmuyor bile.

Pandora’nın kutusu gibi bir algı kazanı oluşturuldu ve kötülükler o kazandan yayılıyor Türkiye’ye.
En kutsal hak savunma yok sayılıyor!  yargısız infaz yapılıyor! Bu adamlar gazeteci diye ortaya çıkıyorlar ve bu benim MESLEĞİME büyük haksızlık! Gazeteciliğin kuralı: Karşı görüş haberin süsü değil, NAMUSudur!!! Bu haberlerde karşı görüş yok, olmayınca doğruyu bulamıyoruz. Düşünsenize, Gazeteciliğin tanımını A’dan, Z’ye yeniden öğretmek gerek! Darmadağan ettiler gazeteciliği! bunların yarattığı algılar üzerinden konuşuluyor herşey.“Namussuz haber” yapamazsınız Bu meslekte! yaparsanız bırakın mesleği yapmayı sokağa çıkamazsınız. Bu adamlar hala baş tacı ediliyorsa bu ülkede, o yalanlarla yaşayacaksınız!!! Vicdanlı olanlar da itiraz edecek...o zaman da yaftalanacak o fenerbahçeli, o şu, o bu...Sesi çok çıkanın haklı olduğu bir dünya değil ki bu, sesimiz çıktığı kadar duyurmaya DEVAM!!!

NOT: bengütürk tv de dün Çiğdem Akdemir'in sunduğu bültende söylediklerimin deşifresidir. dinlemek için 
http://www.benguturk.com/videogaleri.php?HID=1580

1 Mayıs 2012 Salı

3 Temmuz 2011 futbola yapılmış bir DARBE'dir




SORU: 3 TEMMUZDAN BU GÜNE KADAR GELİNEN NOKTA, VE DEMİRÖREN’İN AÇIKLAMALARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
-   Bugün 1 Mayıs 2012 ama futbolla ilgisi olan, ve vicdanı olan, futbolda ne olduğuna dair birazcık bilgisi olanlar için 3 Temmuz 2011'den sonra hergün,her ay 3 temmuz'dur.  Türkiye 3 Temmuz’dan öteye gidemedi, gidemiyor.
-       3 Temmuz derbesiyle yüzleşilmeden  ortak  vicdanın kabul edebileceği bir sonuca gidilmesi de  mümkün görünmüyor.
-   3 Temmuz 2011 futbola yapılmış bir DARBE'dir!
-   Bunun sosyal ve siyasal sonuçları ile yüzleşmeye herkes ne kadar hazır?
-   Ne oldu da bütün kararlar değişti? Bu kaçıncı etik kurulu raporu?
-   58. Madde değişikliğinin Fenerbahçe ile bir ilgisi yok! Teşebbus ettiği iddia edilen kulupler kimler? Zaten o kulüpler Avrupa’da da yer aldığı için , 58. Madde onları ilgilendiriyor. Fenerbahçe’yi değil.
-   Fenerbahçe için 3 Temmuz’dan beri birşey değişmiş değil
-   Fenerbahçe diyor ki: “İtham edildiğimiz hiçbir suçun içinde yokuz. Biz alnımızın teri ile onurumuz ile bir mücadele verdik. Buna müdahale ettiniz ve sonuçlarına katlanacaksınız” yaşanan onca şeyden sonra Fenerbahçe'nin ikna olmadığı hiç bir kararın artık hükmü yoktur..
SORU: SAHAYA YANSIMADI YANSISAYDI NE OLURDU? TEŞEBBÜS EDİLDİ, FİİLİYATA DÖKÜLSEYDİ NE OLURDU?
-   Az ayıp, çok ayıp diye bir şey olur mu? Ayıp, ayıptır! Ne demek... sahaya yansıdı mı? Yansımadı mı? Yok teşebbüs edildi, yok ayna tutuldu...ayıp ayıptır! Azı,çoğu olmaz!
-   Ortada“ayıp” varsa ortadan kaldırmak lazım!
-   “Ayıp” yoksa, yeni ayıplar mı yaratıyorsun!?
-   Çözüm denen herşey, yeni sorun ve büyük sorular doğuruyor.
-   Bu sürecin buraya gelmesinde katkısı ve etkisi olanlar, hesap verecek! Sen süreci buraya getiriyorsan, ve birşey“yok” diyorsan, 305 gündür bu insanlar NEDEN içeride?!?
-   TFF başkanının açıklamasına göre: Beşiktaş hiç yok işin içerisinde...Peki, o insanlar(serdal adalı,tayfur havutçu,Ahmet ateş) 3,5 ay neden içeride yattı?!.
-   Sen insanların ,“ÖZGÜRLÜĞÜNÜ” elinden “ALIYORSUN” ve hiçbir gerekçe ortaya çıkarmıyorsun!
-   Bu hukukla, demokrasi ile, akılla, vicdanla açıklanamayan bir süreç.En kutsal insan haklarından biridir özgürlük hakkı.sen bu hakkı haksız hukuksuz bir şekilde alıyorsun.

e   3 temmuz darbesi olmasaydı beşiktaş bu kadrosuyla uefa kupasını bile alabilirdi. Bunun hesabının sorulması lazım

-   1 Mayıs’ta Taksim meydanında bütün takımlar var. Futbol politikleşiyor.Böyle birşey hiç görülmemiştir.
-   2 Yıl önce Aziz Yıldırım Taksim Meydanı’nda poster olacak desem...gülerdiniz. Bu artık sosyal ve siyasal bir “VAKKA”dır
-   Aziz Yıldırım’ın hukuksal olarak da vicdani olarak da insani olarak da içerde olması mümkün değil...NEDEN İÇERİDE?!
SORU: FUTBOL YEŞİL SAHALARDA MI? ADLİYE KORİDORLARINDA MI OYNANIR?
-   Büyük, büyük sorular var, muhattapları ortada yok!
-   TFF özerk değil mi? Öyle olması gerekiyor! Ama atamayla gelinen bir yere dönüştü.
-   Galatasaray dahil diğer takımların “FERYAT”larının bir anlamı yok...3 Temmuz’da feryat etseydiniz!Türkiye'de futbol 3 temmuz darbesine sessiz kalarak kaybetti. bütün kulüpler bu darbeye karşı ligi boykot etseydi bugün farklı bir futbol türkiye'si olurdu. tamam o zman anlamadık diyorlarsa 6222 sayılı yasa cemaatin müdahil olmasıyla köşkten döndüğü zaman ikinci büyük fırsat kaçtı.o zaman da ligler boykot edilebilseydi sadece futbol alanı değil Türkiye bambaşka bir yer olurdu.
SORU: AZİZ YILDIRIM’IN ADAYLIĞINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
-   Bu bir açıklama değil, “MANİFESTO” dur.meydan okumadır.
-   Zaten adaylığında hiçbir engel olmayan birisi “Ben adayım” demesi neden haber olsun ki...Olağanüstü bir dönem yaşanıyor, ve kapalı kapılar ardında sürekli birşeyler dönüyor. Ancak, kapalı kapılar ardında söylenenleri merak etmeye başladığımızda, süreci anlarız.
-   Şike, ya futbolcuyla, ya da hakemle yapılır. İçerde hiçbiri yok. 305 gündür içerde olan da soruyor!NEDEN? 3 temmuz darbesi'nin arkasında
-     Sadece siyaset değil bir de paralel güç var CEMAAT!!! Kimsenin sorgulamadığı ve sorgulamak istemediği.paralel güç CEMAAT gerçeklerin önünde kocaman bir kara perde gibi duruyor.
-   Bu kadar çok gölge ve perde olunca gerçeğe ulaşmak zor!
-   Aziz Yıldırım’ın açıklaması bir manifestodur. Meydan okuyor. “Ben burdayım,”
-   Bu sürecin içinden çıkmak için “akıl” ve “vicdan” ortaklığı gerekiyor. Aksi taktirde herkes bu günleri de arayacak.
SORU: PLAY-OFF
-Play-off tamamen skandal!3 temmuz darbesi'nin uydurduğu bir aldatmacadır.
- Galatasaray lig şampiyonuyuz diyorsa, play-of ta oynamamalıydı.
Biz şampiyonuz deyip play-off'a karşı çıkılsaydı ne olacaktı.Galatasaray'ı mı kapatacaklardı. Bu mümkün mü.Kimsenin gücü ne fenerbahçe'yi, ne galatasaray'ı ne de beşiktaş'ı kapatmaya yetmez.
eğer Fenerbahçe arenada galatasaray'ı yenmeseydi play-off gündeme bile gelmezdi.

Sadece dayatmalara " hayır" demek gerekiyordu.
“HAYIR” demek suç değil. Aklın,mantığın,vicdanın almadığına “HAYIR” demek, demokrasidir.Gelişmiş her ülkede "hayır demek" bir haktır. Türkiye'de “hayır” hainlik olarak algılanıyor.algılatılıyor.
-     Türkiye sosyal, siyasal ve sportif sonuçlarıyla 3 Temmuz darbesi ile daha yüzleşmedi, ve çok acı bir şekilde “YÜZLEŞECEK
  
      NOT:Bengütürk tv'de katıldığım yayında söylediklerimin bir kaç değişiklikle deşifresidir. yayını izlemek isteyenler  http://www.benguturk.com/videogaleri.php?HID=1576