7 Mayıs 2011 Cumartesi

karabalçık ve söğütaltı. bu bir veda havasıdır



vona’da biz hayallerimizi asardık söğüt ağacına. sonra da gölgesinde güneşe akın ederdik. sanırdık ki güneşi zapt edeceğiz. ata, erkan, dursun, celal, deniz, fuat, orhan ve çağrı. zor yıllardı. devlet darbe olup ölüm yağdırmıştı bizim topraklara.  hayallerimiz zincirlenmişti. bir arada olmak suçtu. biz inadına bir aradaydık. gece gündüz. yasaktı hayaller, inadına hayaller kurardık.  karabalçık’ta buluşurduk. orası ilk günahlarımızın mabedidir.  boklu derede kurbağa katleder, yanındaki çimenlikte cigara tüttürürdük.sonra herkes geldiğinde önce ara durağımız iskeleye oradan da söğütaltı’na doğru yola çıkardık. söğütaltı sadece pastane değil bizim arkadaşlığımızın, dostluğumuzun, kardeşliğimizin sığınağıydı. sert çocuklardık. oysa gönül sertlik dinlemezdi. ilk aşk gözyaşlarını  ne çok akıtmışlığımız vardı birbirimizin omuzunda. aşık olurduk yanardık . birimiz yandı mı hepimiz yanardık. ta ki ferahlayana kadar.  olmadı bırakırdık kendimizi karadenizin serin sularına.  birimizin derdi hepimizin olurdu. fena halde eğlenirdik de. sabahlara kadar sürerdi gülmelerimiz. kızdırırdık birbirimizi, yumruklaşmaya ramak kala, sarılırdık dostça. zor yılları kolay eylerdik biz. çünkü arkadaştık. dosttuk. çok şeye direndik ama hayatın hoyratlığına pek direnemedik. hepimiz başka yerlere, başka dünyalara savrulduk.yeri geldik tekrar bir araya geldik. eskilerden, bugünlerden konuştuk. İkili, üçlü hala sürer arkadaşlığımız.  oysa hep beraber bir araya gelemedik ne söğütaltı’nda ne de karabalçık’ta. dedim ya hayatın hoyratlığı nasırlaştırdı bir çok şeyi. ama bilirim ki zamansızdır bizim arkadaşlığımız. nerede hangimiz bir araya gelirsek hala hayaller kurar, güneşi zapt etmeye koşarız. en fazla kopuş da çağrı ile oldu. başka bir dünya ve hayat seçti kendine çağrı. kopardı bağlarını.  uzaktan haberlerini aldık bazen. hayattaydı ya gerisi sorun değildi. "artık hayatta değil" dedi telefonda erkan. geçmiş film şeridi gibi aktı bir anda. nasıl da akıp gitmişti hayat. nasıl da savrulmuştuk. daha dün gibiydi oysa. “benim kargaya taş atmış biri “ diye kız arkadaşına laf atan bir çocuğu söyleyişi. kargaya taş atan derdest edilmişti anında. Sonra kimbilir neler oldu çağrı’ya hiç haberimiz olmadı.  kendi böyle istedi. geçmişi dondurup, bıraktı gitti. şimdi de hayattan göçüp gitti çağrı. aramızdan ilk giden oldu. zaten gitmişti de hayattaydı. şimdi hepten gitti. her şeye rağmen böylesi fena koyuyor adama. vona’ya gider gitmez karabalçık’ta bizli yıllarda çok sevdiğin, hepimizin çok sevdiği votkayı kolaya katıp içeçeğim eski günler aşkına. hiç hoşça kal dememiştik birbirimize . hiçbirimiz veda etmedik birbirimize. nasılsa bir yerde bir şekilde görüşürüz diye. oysa şimdi aramızdan birine, arkadaşımız çağrı'ya veda vakti .