23 Eylül 2009 Çarşamba

Ebeni Seviyorum!

Tom Waits mi daha çok seviyosun Neşet Ertaş’ı mı? Bu tip sorulara ifrit olurum oldum olası. Vakti zamanında çocukken, develer tellal iken, pireler berber iken bir komşumuz misafir odasının en kalabalık halinde “gel bakalım Mustafa” diye huzura çağırmıştı. Böyle huzura çağırılmalardan nefret ederim ya o ayrı. “Söyle bakalım Mustafa aneni mi daha çok seviyorsun babanı mı” hiç düşünmeden bağırarak yanıt vermiştim. “Ebeni” Ardından okkalı bir tokat suratımdaydı. Tam da aslında babamı mı desem diye içimden geçmişti ki o tokatla iyi ki vazgeçmişim diye kendimi avutmuştum. Bir çocuk için ne zor sorudur. Pedagojiden bi haber ebeveynlerin evdeki saadeti bölme teşebbüsüdür bu soru. Feodalizmin sanrıları ve sancıları üzerine ayrı bir yazıda geyik çeviririm ama şimdi mevzu olan Tom Waits mi Neşet Ertaş mı sorusuna “ebeni” diyerek kurtulamam. Hani Rihanna mı Neşet Ertaş mı deseler önce kafa atar sonra da tabi ki Neşet Ertaş derim. Durum farklı. Zaten soruyu soran “dingil” de beni tetiklemek için sordu. Hiç kıvırmadan net söyledim. İki si de . Orta yolculuk yanıtı değil bu. Tom Waits’i bilip de Neşet Ertaş’ı bilmemek ayıptır. Yerellik, evrensellik paradoksuna da kıl oluyorum ya. Neşet Ertaş’ı bilmek “ıııyy” Tom Waits’i bilmek “ Wıııyy” yok öyle bir şey. Zaten Tom Waits’i bilen Neşet Ertaş’ı da sever ve bilir. Ben sadece popüler kültür ikonlarını ilahlaştırıp, kendi yurdundan değerleri ıskalamak ya da yok sayanlara “ebeni” diyorum. Kazancı Bedih’i yok saymakla mı çağdaş muassır medeniyete ereceğiz yahu. Deli Selim’i bilmezsen, Şükrü Tunar’ı bilmezsen, Tamburi Cemil Bey’i bilmezsen, Çekiç Ali’yi bilmezsen, Neşet Ertaş’ı bilmezsen Rihanna’yı bilsen ne olur. Dur yeri gelmişken Neşet Ertaş’ı tanımıyorum deyip PR çalışması yapan popçuya kimse vay cahil demedi. Oysa Emrah küçüklüğünde Mozart’ı tanımamasının bedelini hala ödüyor. Mozart tanımazsan “ayy cahil” Neşet Ertaş’ı tanımazsan “toprak kokar o şekerimm ııııyy” .Yok hala Tom Waits mi Neşet Ertaş denirse yanıtım ufacık tefecikken olduğu gibi. “ Ebeni” olur. O kadar.

17 Eylül 2009 Perşembe

Asit Orhan İçin


sen geçerken sahilden sessizce

gemiler kalkar yüreğimden gizlice


14 Eylül 2009 Pazartesi

al beni yar götür buralardan


Bulutlardı yağmuru getiren
Hüznüm bulut oldu
Yağmur oldu yasak sevdamız
İnatla gurbete doğdu
Acıya büyüdü sevgiler karanlıklar kentinde
Güneşi hiç göremeden
Oynadığımız bir oyundu
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yitirmekten yitirilmekten
Korkudan korkmalardan
Aldatmadan aldatılışlardan
Hiç almadan hep vermelerden
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan
Yasaktı bize sevda yaşamak
Aramızda hep birileri oldu
Aramızda hep sende oldun
Ben yalnız seninle doğdum
Al beni yar götür
Götür buralardan
Bıktım artık hep aynı varoluşlardan

10 Eylül 2009 Perşembe

7 kadın

Bir film olsa gözyaşları sel olur sinema salonlarında. Bir roman olsa, okuyanın gözyaşları ıslatır kitap sayfalarını. Ama bu yaşandı.Yedi kadın bir panelvanda boğularak hayatını kaybetti. Şu sel mevzusunda yatacak yeri yok ahkam kesenlerin. Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça. O ayrı. Am ben O 7 kadını düşünüyorum. Modern çağın köleleri gibi dolduruldukları panelvandaki hayallerini, ölüme gidişlerini. İçim burkuluyor. İçlerinden biri 19 yaşında. Modelistlik stajı yapıyormuş. Hani derler ya hayatın baharında, tam da o çağlar. Şimdi ne hayal kaldı, ne de bahar. Ne uğruna ölüme gönderildi o 7 kadın. Daha fazla kazanmak. Sonu mu var ki bu kazanmanın. Kazanan, kazanana. Denetleyen yok, takip eden yok. Kazanacak ki. Daha lüks araba alacak. Kazanacak ki görmezden gelecek. o 7 kadın ölecek ki, onlar yaşasın. Topluca bir körleşme yaşanıyor. İşte bu körlükte yitti gitti o 7 kadın.

8 Eylül 2009 Salı

Başkasını Seviyorum

Olabilecek en travmatik cümle budur ilişkilerde. Maskulen ya da feminen cenahtan gelsin kaldırması mümkün değildir. Gürz gibidir alimallah. Yol arkadaşım Ömer (Özgüner) bu gürz gibi cümleden roman yazdı. Bugün yarın kitap raflarında yerini alacak. Başkasını seviyorum diyemeyenler için de bu kitap kurtarıcı olabilir. Alırsın hediye verirsin mesajı alan alır. Neyse bi okuyayım kallavi bir yazı döşeneceğim. Şimdilik bu reklam gibi olsun. Haberdar ediyorum. Alınıp okuna. Sonra da allah ne verdiyse yazıp, sayar, söveriz.