31 Aralık 2011 Cumartesi

Abluka kadabra ya da değiş tonton biat et



Biat mı itaatsizlik mi? Eğer gazeteciysen tercih bellidir. İtaatsiz olursun. Mesleğin geni bunu gerektirir. Gazetecilik bazen kendine bile isyan etmektir. Özgür bir kafan varsa bu meslek güzeldir. Artık fazla ütopik, biliyorum.

Neredeyse unutuldu ya “kalemini sat ama boyun eğme”. Bir zamanlar dillere pelesenk olmuştu ya hah işte bu söz itaatsizliğin tezahürüdür. Babıali’den beri çok hoyratça kullanıldı. Bırakın kalemi, ruhunu satanlar bile bu büyülü kelimenin arkasına saklanırdı. Ruhunu satanlar kadar kalemini satmayanlar da vardı. Bir suni dengeydi bu ve mesleği yeşertiyordu.

Holdingleşen medya ile bu denge bozuldu. Kupondan para çıkaran medya patronları önce kalemi yaktı. Patronun yaktığı kalemin küllerinden ise yeni bir gazeteci tipi doğmaya başladı. Patrona sınırsız itaat edenler. Bu sınırsız itaat omurga falan bırakmadı. Daha çok kazanmak için daha çok kalem yakıldı. Kimin kalem külü çoksa, o daha çok yükseldi, daha çok büyüdü. O kadar semirdiler ki bedenlerinde ruha yer kalmadı. Zemin hazırdı artık, itaatten biate geçmeye ve öyle de oldu. Sorunsuz biat etti medya. Suni denge artık yerle bir oldu. Tek tük kaldı itaatsiz olanlar.

Mesleğin kodları değişmeye başladı. İtaat ile biatin gayri meşru ilişkisinden gazeteci adı altında ideoloji tüccarları türedi. İdeolojik bültenler gerçek medyanın yerini aldı. Her bir medya kuruluşunun etkili ve yetkili yerinde ideoloji tüccarlarının kendisi ya da suretleri köşeleri kaptı. Kalem külünden doğanlar bu kez değiş tonton olup biatın sorunsuz askerleri oldu.

Biat medyası da kendi içinde evrilip ‘Alamut Kalesine’ dönüştü. Hedefte ne varsa hiçbir sınır tanımaz oldular. Muhafaza edilen bütün değerleri kullanıp muhafaza edilemeyecek hale getirdiler. Tek tük kalan gazeteciler ya dışında kaldı ya da ablukanın içindeki anaforlarda dengelerini yitirdiler.

İtaatsiz olmak başlı başına bir suç haline dönüştü. Gazeteciliğin siyaset karşısındaki gözlemci rolü yerini refakatçiliğe bıraktı.

Sansürün ağır baskısından sansürün en alçak aşaması otosansüre geçildi. Haberler meslek ilke ve ahlakı yerine fitne imbiğinden süzülmeye başladı. Fitne denmesin diye haber merkezleri otosansür merkezlerine dönüştürüldü.

Medyanın geldiği hal budur. Daha da dibi yoktur.

Dipten gelen dalga sosyal medya oldu. Sosyal medyanın etkisi otosansür merkezlerine gürz gibi darbe vurmaya başladı. Artık daha az okunuyor, daha az izleniyor, ve daha az dinleniyorlar.

Bundan sonra otosansür merkezlerini yeniden haber merkezlerine dönüştürenler kazanacak. Haberin içinden fitne denilen virüsü atanlar kazanacak. İtaatsizlere yer verenler kazanacak. Daha çok vicdan diyenler kazanacak.

Ve bütün bunların başlangıcı 2012 olsun.

Bu başlangıç olursa da iyi yıllar hepimize.

26 Aralık 2011 Pazartesi

Bütünüyle Tutukluyuz



'Tropa De Elite 2’deydi sanırım öğretim görevlisi Diogo Fraga “BOPE (Brezilya özel tim teşkilatı) ile yapılmak istenen, bütün Brezilya’nın sorgusuz sualsiz cezaevine dönüştürülmesidir” diyordu.

Bir ülkenin cezaevine dönüştürülmesi suç ve ceza algısında sorun yaratır. Kendileri dışında herkes suçlu anlayışı başlı başına bir sorundur. Bugün Türkiye bir anlamda bunu yaşıyor. NeoDGM’ye dönüşen Özel yetkili mahkemeler,özel yetkili medya, ve özel yetkileri her daim var olan polis aracılığıyla düşmanlaştırılan her düşünceye kelepçe vuruluyor.

Hukuk ve yasalar karşısında suçlu durumda olmakla hakim düşünceye karşı olup düşmanlaştırılıp suçlu ilan edilmek çok ayrı kavramlar.

Türkiye’nin en karanlık koridorlarından çıkıp ülkeyi ölüm tarlalarına dönüştüren gladioya karşı yapılan harekata aklı vicdanı olan kim karşı çıkabilir ki. Oysa bugün gelinen noktada Ergenekon sadece cemaate karşı yapılan eylemlerin cezalandırıldığı bir intikam sürecine dönüştürüldü. Gladionun bilinen isimleri dokunulmazlık zırhı kuşandı.

3 Temmuz’da şike adı altında futbol sahalarına yapılan operasyonda şike, ahlak, temizlik kavramları öyle hoyratça kullanıldı ki operasyona destek veren neredeyse pir-u pak oldu. Operasyonun yanında yer alan isimlere bakıldığında ise zemzem suyuyla yıkansa temizlenemeyecek isimlerdi.

Son KCK operasyonunda da benzer çelişkiler var. Herkes bir kaba sığdırılıp yaftalanmaya çalışılıyor.

Zaten Türkiye’yi cezaevine çeviren bütün operasyonlarda aynı durum var: Bir doğrunun olduğu torbaya bin tane yanlış konuluyor ve sadece medya manipülasyonu eliyle o doğru gösteriliyor. Bin yanlış tek bir doğruyla gölgeleniyor.Burası önce suçlu yarat sonra delil uydur Türkiye'si artık.

”Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir diyenler” cemaat korumasıyla günışığını içmeye devam ederken hayatı gladioya karşı olmakla geçen Ahmet Şık zindan karanlığına mahkum ediliyor.

Terör silahla yapılır, terörist silahlı olur. Düşünceyle terör olmaz. Bu en azından demokrasilerde böyledir. Tahakküm toplumlarında ise tahakküme sesini çıkaran herkes potansiyel teröristtir.

Şike de sadece futbolcu ve hakemle yapılır. Gelinen noktada tutuklu ne futbolcu ne de hakem (şüphelisi bile olmadı) var.

Tutukluluk süreleri bizatihi cezaya dönüşmüş durumda. Oysa suç kapsamı bakımından emsal sayılacak Deniz Feneri davasında tutuklu sanık kalmadı.

AKP’nin 3. döneminde ortaya çıkan Fethullah Gülen cemaati ile önce düşük sonra orta yoğunluklu çatışmanın da bir çok olayda etken olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Yaratılan öcüler nedeniyle Türkiye şu ana kadar cemaat olgusuyla yüzleşemedi. Ülkenin bütün kurum ve sosyal alanına heyula gibi çöken cemaatin, meşru sorumlulukta sadece hayalet bir güç olması paradoksuyla Türkiye yüzleşmek zorundadır.

Cemaatlerin varlığı sosyal bir olgudur. Cemaatler Allah yolunda bir gönüllülük koridorudur. Oysa gelinen noktada Gülen cemaati bırakın maneviyat ocağını artık bir lobi gücü bile değil, siyasetin göbeğinde yer alan rant zinciridir. Siyasi ve rant alanındaki rakiplerini bertaraf etmesini, bütünüyle tutuklu yaratmakla örttüğünü de daha çok konuşacağız.

Ben çeyrek asırlık gazeteciliğimle gladionun bu ülkenin karanlık dehlizi olduğuna şahidim. Darbenin de darbe teşebbüsünün de insanlık suçu olduğuna bütün hücrelerimle inanmış biriyim. Gelinen noktada Ergenekon’un bertaraf edildiğine olan inancım fena zedelendi.

Yıkılmak istenen vesayetin yerine yeni vesayet konuldu. Dünün mazlumları bugünün zalimlerine dönüştü.

Av olanlar avcı, avcı olanlar av oldu. İki tahakkümlü Türkiye’nin arasında kalan vicdani refleksler de buna kurban edildi. Hepsi bu.


Dipnot:

Gelin şimdi Ceza ve Tevkifevleri genel müdürlüğünün verilerine bir bakalım.Ekim ayı itibariyle tutuklu sayısı: 34430 kişi.. 34430 kişi adaletin tecellisini bekliyor demir parmaklık arkasında. Hem de suçlu suçsuz aynı potada eritilen neovesayet Türkiye’sinde.

12-17 yaş: 1623 kişi
18-20 yaş: 3966 kişi
21-39 yaş: 20768kişi
40-64 yaş: 7681
80 üstü : 15

tutukluların öğrenim durumu (mezun)
yüksekokul veya fakülte: 1317
yüksek lisans: 22
doktora: 5

tutukluların suç dağılımı
adli tutuklu : 30.504
terör: 4050
çıkar amaçlı suç örgütü: 1411
suç grubu bilinmeyen: 497

Türkiye'de terör suçuyla içeride olan hükümlü ve tutuklu sayısı 8.190

Türkiye kocaman bir cezaevi: Ekim 2011 itibariyle

tutuklu sayısı: 34430
hükmen tutuklu: 17952
hükümlü : 74660
genel toplam: 127042

21 Aralık 2011 Çarşamba

gülen cemaati anayasal zırh istiyor.gerisi faso fiso


Anayasa zırhına bürünmek isteyen fethullah gülen cemaati Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na anayasa konusundaki önerilerini sundu. Cemaat   eşit vatandaşlık, Diyanet’te özerklik, anayasada Kürt kimliğinin tanınması, bölgesel özerkliğin tanınması, anadilde eğitime imkan verilmesi gibi önerilerde bulunuyor. cemaat aslında ne istiyor sorusunun yanıtını hüseyin gülerce veriyor.“Yeni Türkiye'nin zihniyeti, yeni anayasaya da hâkim olmalıdır” gülerce, yeni Türkiye derken aslında cemaatin etkin olduğu Türkiye’ye atıfta bulunuyor. 5.maddeyi tekrar okuduğumuzda bu sözler daha anlamlı geliyor. diyanet özerk olmalı yani “cemaatleri de kapsamalı” mı denmek isteniyor. Cemaat Diğer din mensuplarına uluslararası sözleşmelerle verilen dini haklar anayasayla genişletilmelidir” de  diyor ve aslında bu hakların dini önderlere de uygulanmasının zeminini sağlamlaştırmak istiyor. Anayasa önerilerinin meclise verilmesini yazan hüseyin gülerce:"Türkiye,tek bir partiye,tek bir gruba,tek bir güç merkezine fazla gelir."bu aslında bir süredir sorun yaşadıkları Tayyip Erdoğan’a üstü kapalı uyarı. dediklerimiz olmazsa koalisyon denen bir yol da var.


Cemaatin anayasa  önerileri edinebildiğim haliyle özetle  şöyle:


1-”Anayasa’nın vatandaşlıkla iligili 66.maddesinde vatandaşlık tanımı, “Aidiyet ve kimlik vurgusu yapmadan, farklılıklarımızı zenginlik kabul eden eşit yurtaşlık esasına dayalı anayasal vatandaşlık” şeklinde düzenlenmeli.”
2- “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydası yeni anayasanın temel felsefesi olmalı.”
3-” Türkçe’nin resmi dil olmasına itirazımız bulunmamaktadır. Tartışılan ve itirazlara konu olan mesele Türkçe’nin yanı sıra Kürtçe’nin de eğitim dili olarak kullanılmasıdır. İlk ve orta öğretim kurumlarında eğitim dili Türkçe olup, yeterli sayıda velinin talebiyle Türkçe yanında diğer bir dilin de eğitim dili olarak kullanılması, ana dillerin öğretilmesi için gereken düzenlemeler yapılmalı.”
4-” Devletin federal değil, üniter olduğu açıkça vurgulanmalı, ancak idare ülkenin siyasi bütünlüğüne zarar vermeyecek şekilde yerellik ilkesine göre yapılandırılmalıdır. Mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarıyla mali güçleri çağdaş uygulamalara paralel olarak geliştirilmeli, bu yolla örnek bir mahalli idareler reformunun yolu açılmalıdır”
5-”Türkiye’de var olan mezhep inanç gruplarını içine alacak bir şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı özerk hale getirilmelidir. Diyanet, özerkliğini sağlamak amacıyla kamu yararına vakıf şeklinde kanunla kurulabilir ve taşrada da aynı şekilde örgütlenebilir. Diğer din mensuplarına uluslar arası sözleşmelerle verilen dini haklar anayasayla genişletilmelidir. “
6-”İlk ve ortaöğretimde çocukları hangi dinin ve kültürün öğretileceği uygulamalı din dersine katılıp katılmayacakları verilerin vereceği karara bağlı olmalı. Uygulamalı din dersine katılmayan çocuklar din kültürü ve ahlak bilgisi dersi almalı. Bu derslerin içeriği toplumda farklı inançlar dikkate alınarak hazırlanmalı.”
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1217573&title=yeni-anayasa-yapilabilecek-mi

12 Aralık 2011 Pazartesi

neden şimdi?


herkes soruyor.o kadar kanal yönettin.bunca yıldır tv'de yöneticilik yaptın,hep ekrandan uzak durdun neden şimdi konuşuyorsun.bunların hepsi doğru.ekran önünü bilerek reddettim.çünkü sokakta hayata karışmayı sevdim.yolda kola kutusu bulsam onunla top oynarım.sevdiğim bir şey varsa onu alıp sokakta yemesini severim.sokak kedileriyle oynamayı,sokak köpekleriyle dertleşmeyi severim.avare gibi gezmesini severim kalabalıklar içinde.basit,sıradan biri gibi.çok önemli adam olmaktansa çok vicdanlı bir adam olmayı seçtim.3 temmuzdan sonra değişen şu.yapılan her haksızlığa karşı cıktım.ve bu tavrımı da yönettiğim tv'lerde gösterdim.oysa şimdi çalışmıyorum.çalışıyor olsaydım yine çıkmazdım tv'lere.zaten diyeceğimi orada haberlerle, programlarla derdim. dün olduğu gibi.bugün ise susmak değil konuşmak zamanı.korkma.cesaret de bulaşıcıdır deme vakti.hem de korku perdesinin arkasına saklanan ideoloji bezirganlarına rağmen.çok açık ve net.adalet isiyorum.hukuk hayata egemen olsun istiyorum.önce suçlu yarat sonra delil uydur sisteminin vahşeti son bulsun istiyorum.hayalet güç olup bir heyula gibi günlük hayata çöreklenen cemaatlerin gerçek kimliklerine dönmesini istiyorum.geçmiş hepimizin geleceğindeki aynadır.hiçbir zaman uğursuzluğun,hayınlığın,haksızlığın,ahlaksızlığın,pisliğin yanında saf tutmadım.dünün zalimliğine nasıl direndiysem dünün mazlumlarının bugünkü zalimliğine de karşı çıkıyorum. hepsi bu..

http://www.gazeteciler.com/medya-kosesi/sike-kavgasi-gazetecileri-birbirine-dusurdu-44475h.html

31 Ağustos 2011 Çarşamba

hani daragacinda bile idi


sesin kisilincaya kadar bagirdigin tezahurat var ya "daragacinda olsak bile son sozumuz fenerbahce" ha iste onun tam zamanidir. Yoksa Cellat bekliyor daragacinda. ilmek boyuna ha gecti ha gececek. Zordur zorda ayakta kalmak. zaman gidenlere degil kalanlara sarilma zamani.3 temmuzdan beri hersey denendi. Simdi yeni bir plan uygulanacak. basarilirsa bu plan soyle;

Neoplan1: disiplin talimati degistirilip puan silme cezasi verilecek. Bu taraftar ile yonetim arasinda kriz yaratacak

Neoplan2:Ali koc'un baskan olmasi bir sekilde engellenecek.klup daha cok mali darbogaza itilecek.

Neoplan3: olusacak boslukta kurtarici diye bir isim one cikarilacak.bu isim akp'ye ve cemaate yakin duracak 

neoplan4:one cikarilacak isim tepkileri onlemek icin sansasyonel transferler yapacak.ronaldinho,etoo,kaka, drogba gibi

neoplan5: sansasyonel transferlerle olusacak iklimde yonetim tamamen degiserek klup el degistirmis olacak.




     

29 Ağustos 2011 Pazartesi

45'lik bir hayat...

severim 45'likleri.naif zamanlarin harbi sarkilari doner 45'liklerde.digital seslere inat hala hep o cizirtili ama gercek seslerde bulurum hayatin anlamini. naif zamanlardan kalmayim bende.bazen cizirti da gelse bazilarina, sesim de duygularim da harbidir.harbi isen bizim meslekte basin belaya girer.varsin girsin derim hep. hic korkmadim vicdanimin sesini dinlemekten. sunulani kabul etmek yerine reddetmeyi sectim cogu zaman.anlamadilar yaftaladilar. bir seye mahkum edip oraya sikistirmak istediler. sigmadim hic bir zaman mahkum etmek istedikleri yere.vicdanim el vermedi 12 eylule sovdum. vicdanim el vermedi maden iscileriyle omuz omuza ankara'ya yurudum.vicdanim el vermedi basortu yasagina karsi ciktim.vicdanim el vermedi 1 mayis yasagina karsi ciktim.vicdanim el vermedi 28 subata da 27 nisan muhtirasina direndim.vicdanim el vermedi ferhat sarikaya'ya yapilan karsi ciktim.vicdanim el vemedi sivas'ta yandim.vicdanim el vermedi yobazlarin oldurdugu ali gunday'a selam durdum.vicdanim el vermedi herkes korkarkan bagira bagira ahmet kaya sarkilari soyledim. vicdanim el vermedi sacit kayasu ya yapilan lince itiraz ettim.vicdanim el vermedi kurtlere yapilana karsi ciktim.vicdanimi el vermedi sehrin ortasinda otobuste yakilan kiza agladim.vicdanimi el vermedi yargisiz infazlara karsi ciktim.vicdanim el vermedi cumhuriyet mitingleri yerine bir otobuste oldurulen onlarca cocugun acisinin pesine dustum, vicdanim el vermedi cingenelerin evlerinden edilmesine tehcir dedim.vicdanim el vermedi madencileri olduren patronlara karsi ciktim.vicdanim elvermedi cevre katliamlarina set oldum.vicdanim el vermedi once suclu yarat sonra delil uydur duzenine isyan ettim.vicdanim el vermedi bassavciya abluka dedim. son tahlilde vicdanimin el vermedigi herseye karsi ciktim.Bu kadar vicdan yeter deyip cullandilar ustume. gorulmedik bir linc ve tecrite ugradim. dunun mazlumlari okadar zalim oldular ki cok sevdigim isimi aldilar elimden. baktim is degil meslegim gitmis.19 aydir bir vahsetin ortasindayim tek basina. Hala is degil meslegimi ariyorum. Olmusum gibi davrandilar sesim ciktiginca yasasin hayat diye bagirdim. hayalet muamelesi yaptilar.insan kalmaya calistim.bir sabah uyandim.en buyuk tutkum fenerbahce'ye dokunmuslar.acaba dedim. Cok surmedi butun cakallar usustu fenerbahcenin ustune.gercegi cakallarin ulumasinda buldum.vicdanim gonlum aklim el vermedi bu kez de gercegi haykirdim. iste holigan iste fanatik dediler.sus yoksa dediler.yanitim.alayina isyan inadina sari lacivert.45'lik bir hayatta cok hatam da oldu.cok yanlista yaptim. Hicbirseye biat etmedim ve kimseyi satmadim.cok param hic olmadi ama cok insan biriktirdim.iyi ki varlar.Birseyi de hic yapmadim.kimsenin adami olmadim.45'lik bir hayat.yasadigim bu hayat.ustu kalsin....            

24 Ağustos 2011 Çarşamba

sorular...sorular....sorular

"soru, dekor bezini yırtıp sahnenin arkasında gizli olanı gösteren bıçak gibidir."der milan kundera. O zaman gizli olani bulmak icin basit ama bicak gibi sorular.

-operasyon oncesinde yuklu miktarda fenerbahce hissesi alindi mi. Alindiysa kimler hangi baglantilarla bu hisseleri aldi.
-operasyon sonrasinda fenerbahcenin islem tahtasi neden kapatilmadi.federasyonun etik kurulu sonrasi lig devam karari ve sampiyonlar ligi disinda birakildigi surede kimler hisse aldi.
-operasyon oncesi ve sonrasi borsada fenerbahce islem hacmi ne oldu?
-2016 dunya kupasinin fransa'ya verilmesinin diyeti olark trabzon sampiyonlar ligine alindi iddiasi dogru mu
-platini ile herhangi bir pazarlik yapildi mi
-mehmet ali aydinlar fenerbahce yoneticilerine hangi taahutlerde bulunarak "beyanat vermeyin.birsey yapmayin" dedi.fenerbahcenin uefa nezdinde lobi yapmasi bilerek mi engellendi
-melih gokcek'e ait oldugu iddia edilen tam donanimli dinleme araci neden arastirilmadi.gokcek neden ankara'da ifade verdi
-goksel gumusdag ve mehmet atalay yerine mehmet Ali aydinlar'in secilmesi bir taktik miydi.fenerbahceli biri olsun buyuk oyun perdelensin senaryosu uygulandi mi
-neden israrla operasyonu yuruten organize sube muduru, savci gibi kisilerin fenerbahceli oldugu manipule edildi
-servis icin secilen gazeteciler neden degistirildi.
-operasyon oncesi Erman toroglu kanalturk'ten gonderilecekken ucreti artirilip neden sozlesme yenilendi.
-kelebek operasyonuna isimleri karisan gazeteciler ne karsiliginda sike operasyonu disinda birakildi bu isimlerle sike operasyonu manipulasyonu anlasmasi yapildi mi?
-operasyon oncesi akp ile cemaat arasinda hangi tartisma yasandi. Sonra anlasma nasil saglandi.
-emniyet hukuka aykiri oldugunu bile bile 19 macta sike var aciklamasini niye yapti
-19 macta sike varsa neden 3 futbolcu tutuklu.hakem niye yok? 19 macta sike kimle nasil yapildi.
-sike icin neden sucustu yapilmadi 8 ay beklendi.
-aziz yildirim'in gozaltindayken ikametgahi neden metris yazildi
-emenike ve sezer ozturk'un para alirken goruntuleri var haberi neden servis edildi
-aziz yildirim'in gozalti fotografi ve silahli operasyon goruntuleri neden servis edildi.yurtdisina kacacakti dezenformasyonu ile ne amaclandi
-once suclu yarat sonra delil uydur duzeni kimin nasil isine yariyor
-fenerbahce'ye dokunularak korku imparatorlugunun devami saglaniyor iddiasi dogru mu
-operasyonda polis tuzak icin muhbir kullandi mi
-sekip mosturoglu'na itirafci ol baskisi neden yapildi.savci tuzak sorularla neyi amacladi
-maclarin sonucu biliniyorsa bahis oynandi mi
-husnu gureli'nin 'besiktasi kurtardik' aciklamasi 'iyi niyet' oyununun bir parcasimidir
-mersin idman yurdu'nun adi neden karistirildi ve niye hic bir islem yapilmadi?
-fenerbahce bursa macindan sonra bursa baskaninin "trabzon'a borcumuzu odedik" aciklamasi neden gormezlikten gelindi
-wikileaks belgelerinde trabzon'a ortulu odenekten para gonderildigi iddiasi neden arastirilmadi.
-trabzon karabuk macinda kaleci bulent teknik takibe yakalandi mi
-yayin yasagi neden manipulasyon ve dezenformasyon amacina ulasinca verildi? 
-cemaat operasyon basladiginda cok istahliydi neden sonra sessiz kaldi.kim niye susun dedi
-huseyin gulerce federasyonun lig kararindan sonra "yakinda goruruz" derken ne biliyordu.cemaat bu operasyonun neresinde ve nasil bir islev yuruttu  
-operasyon icin neden secim sonrasi beklendi? bu siyasi bir baskiyla mi oldu
-servis edilen tapeleri kim nasil ayikladi
-uefa ya kozmik odadaki belgeler gonderildi mi   
-nato ihaleleri iddialari neden yanitsiz kaldi
-besiktas avrupa liginde nasil oynuyor? asbaskani serdar adali ve tayfur havutcu  niye tutuklu
-trabzonspor baskani sadri sener'in yurtdisi yasaginin kalkmasi icin mahkemeye kim nasil baski yapti
-fenerbahceyi sampiyonlar ligine gondermeyen federasyon neden kume dusurmedi.
-galatasaray'in tesvik sikesi belgesi oldugu ileri surulen mektup ne oldu
-galatasaray'a fenerbahce aleyhine aciklamalari kim neden yaptirdi. uefa ya jurnalleme iddialari dogru mu?
-futbolda kurulacak yeni duzende kim nasil pozisyon alacak. Rant akisi nereye yonlendirilecek 
-uefa surece nasil ve kimler araciligiyla dahil edildi
-son maci kazanmasaydiniz sorusturma acmayacaktik diyen savci icin neden islem yapilmadi 
-uefa, mahkeme karari olana kadar herkes masumdur aciklamasina ragmen ne degisti de sampiyonlar ligine alinmama karari cikti
-uefa'nin tarihinde gazete haberlerine ve maillere dayanarak aldigi bir karar var midir?
-uefa mufettisinin sorusturmayi yuruten savciyi ziyaret hangi teamullere uymaktadir.uefa'nin baska ulkelerdeki sorusturmalarda savci ziyareti olmus mudur?
-fenerbahce baskanini vermedi. taraftari susmadi o yuzden bu karar alindi iddiasi dogru mu
-ekonomiyi ayakta tuttugu soylenen kayit disi paranin yeni futbol duzeninde aklanacagi iddiasi dogrumudur
-sampiyonlar ligine alinmayan fenerbahce mahkeme olmadan mahkum avrupa liginde oynayan besiktas ve sampiyonlar ligine alinan trabzon aklanmis olmuyor mu. Bu hangi hukuk duzeninde vardir?
-play off karari Digiturk ve lig rantinin devami icin fenerbahce'ye pazarlik olarak mi sunuldu? 
-uefa'nin surece katilmasinda hangi lobiler ve pazarliklar yurutuldu?
-uefa yetkilisi 1.5 saat gibi bir surede hangi belgelerle nasil ikna edilmistir.
-trabzon ve galatasaray ile olan rekabetin dusmanliga donusmesinden kim ne cikar saglayacak        

19 Temmuz 2011 Salı

Yeni turkiye yeni medya

Tv de katıldığı bir programda polis muhabiri diyordu ki, “ Bu servis lafına sinir oluyorum. O belgeler nasıl gelecek tabi ki biri verecek. Biz de yazacağız. Bunun neresi servis?”.   

Aslında yeni medya denilen sistem böyle çalışıyor. Bilgiler sızdırılıyor ve medya eliyle hüküm verilmesi sağlanıyor. Tek merkezli bu bilgiler aslında dezenformasyon ve manipülasyon aracı. Bilgiler verilebilir, ele geçirilebilir ya da ulaşılabilir. Herhangi biri de bu bilgileri bulabilir, alabilir ya da verilebilir. Gazetecilik farkı da işte burada devreye girer. O bilgiler nosyon ve formasyon süzgecinden geçirilir. Karşı tarafın görüşleri ya da argümanları göz önünde bulundurularak haber haline gelir. Oysa gücün tek merkezli tahakkümüne ve yargısına dayalı medya düzeni artık neredeyse yadırganmıyor bile. 

Asıl tehlike de burada başlıyor. O muhabir “bunun neresi servis?” derken kendisi de manipülasyon ve dezenformasyonun tarafı olduğunu ortaya koyuyor.  

Medya , siyaset ve erk üçgeninde yaşananlar yeni değil. Eskiden  vesayetçi bürokratik tahakkümde de benzer durumlar oluyordu.  Ancak eski dönemde bu kadar meşrulaşmamıştı hatta genel medya içerisinde karşıtı olabilecek haberler ve tavırlar da olabiliyordu. Çünkü gazeteci refleksleri daha iyi çalışırdı. Medyanın yeni aktörleri gazeteci özellikleri taşımak yerine ideoloji tüccarı gibi belli bir görüşün ve düşüncenin pazarlamacısı haline geldi.  

Şimdi bunun adına yeni medya düzeni deniliyor.  Bu düzen şöyle çalışıyor: Önce suçlu yaratılıyor. Sonra delil uyduruluyor ve medya eliyle mahkum ediliyor. Bu evrensel hukuk ilkelerine de, çağdaş yaşam kriterlerine de, medya ilkelerine de aykırıdır.  30’u aşkın gazete ve bir o kadar da televizyon aslında bir buçuk televizyona ve gazeteye eşit hale geldi.  Biri cemaat destekli AKP erki, buçuk olan da Ergenekon’u da içinde barındıran bürokratik vesayetçi erkidir. 

Düşmanlık eksenli ve iki kutuplu vesayet erkinin yarattığı tablo budur. İki gücün amansız savaşı legal ve illegal devam ettiğine göre kendilerini bu güçlerle tanımlayan medyadan kendi işlevlerini beklemek hayal olacaktır. 

Olması gereken iki tahakküme de düşman olmayan gerçek bir medya anlayışıdır. Ya da şöyle bitireyim: Vicdani bir medya şart.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

karabalçık ve söğütaltı. bu bir veda havasıdır



vona’da biz hayallerimizi asardık söğüt ağacına. sonra da gölgesinde güneşe akın ederdik. sanırdık ki güneşi zapt edeceğiz. ata, erkan, dursun, celal, deniz, fuat, orhan ve çağrı. zor yıllardı. devlet darbe olup ölüm yağdırmıştı bizim topraklara.  hayallerimiz zincirlenmişti. bir arada olmak suçtu. biz inadına bir aradaydık. gece gündüz. yasaktı hayaller, inadına hayaller kurardık.  karabalçık’ta buluşurduk. orası ilk günahlarımızın mabedidir.  boklu derede kurbağa katleder, yanındaki çimenlikte cigara tüttürürdük.sonra herkes geldiğinde önce ara durağımız iskeleye oradan da söğütaltı’na doğru yola çıkardık. söğütaltı sadece pastane değil bizim arkadaşlığımızın, dostluğumuzun, kardeşliğimizin sığınağıydı. sert çocuklardık. oysa gönül sertlik dinlemezdi. ilk aşk gözyaşlarını  ne çok akıtmışlığımız vardı birbirimizin omuzunda. aşık olurduk yanardık . birimiz yandı mı hepimiz yanardık. ta ki ferahlayana kadar.  olmadı bırakırdık kendimizi karadenizin serin sularına.  birimizin derdi hepimizin olurdu. fena halde eğlenirdik de. sabahlara kadar sürerdi gülmelerimiz. kızdırırdık birbirimizi, yumruklaşmaya ramak kala, sarılırdık dostça. zor yılları kolay eylerdik biz. çünkü arkadaştık. dosttuk. çok şeye direndik ama hayatın hoyratlığına pek direnemedik. hepimiz başka yerlere, başka dünyalara savrulduk.yeri geldik tekrar bir araya geldik. eskilerden, bugünlerden konuştuk. İkili, üçlü hala sürer arkadaşlığımız.  oysa hep beraber bir araya gelemedik ne söğütaltı’nda ne de karabalçık’ta. dedim ya hayatın hoyratlığı nasırlaştırdı bir çok şeyi. ama bilirim ki zamansızdır bizim arkadaşlığımız. nerede hangimiz bir araya gelirsek hala hayaller kurar, güneşi zapt etmeye koşarız. en fazla kopuş da çağrı ile oldu. başka bir dünya ve hayat seçti kendine çağrı. kopardı bağlarını.  uzaktan haberlerini aldık bazen. hayattaydı ya gerisi sorun değildi. "artık hayatta değil" dedi telefonda erkan. geçmiş film şeridi gibi aktı bir anda. nasıl da akıp gitmişti hayat. nasıl da savrulmuştuk. daha dün gibiydi oysa. “benim kargaya taş atmış biri “ diye kız arkadaşına laf atan bir çocuğu söyleyişi. kargaya taş atan derdest edilmişti anında. Sonra kimbilir neler oldu çağrı’ya hiç haberimiz olmadı.  kendi böyle istedi. geçmişi dondurup, bıraktı gitti. şimdi de hayattan göçüp gitti çağrı. aramızdan ilk giden oldu. zaten gitmişti de hayattaydı. şimdi hepten gitti. her şeye rağmen böylesi fena koyuyor adama. vona’ya gider gitmez karabalçık’ta bizli yıllarda çok sevdiğin, hepimizin çok sevdiği votkayı kolaya katıp içeçeğim eski günler aşkına. hiç hoşça kal dememiştik birbirimize . hiçbirimiz veda etmedik birbirimize. nasılsa bir yerde bir şekilde görüşürüz diye. oysa şimdi aramızdan birine, arkadaşımız çağrı'ya veda vakti .

4 Şubat 2011 Cuma

zalimliğe karşı vicdani sorular

 
 
Hıncal Uluç, Defne Joy Foster’ı tek taraflı didiklerken istemediği bir şeyin de önünü açtı. 'keratası' Kerem Altan'ı da didikleme hakkı doğurdu. Hıncal'ın yazdıkları toplumsal ahlak bekçiliği maskesiyle tanıdığı birini koruma manipülasyonudur. Seksist ve gaddarca tek taraflı bir manipülasyondur. Çok açık ve net bir şey var. Kerem Altan yerine başka biri olsaydı bulgulara bakılınca kesinlikle gözaltına olurdu. Oysa zanlı bile değil


Şimdi durumu biraz didikleyelim?

Neden ambulans hemen çağrılmadı?

Kerem Altan'ın evde fenalaşan birini bırakıp kapalı poliklinikte dolaşması bir kurgu olabilir mi? Klinik önündeki o görüntüleri kim nasıl servis etti.


Adli tıp raporu ortada yokken neden ölüm nedeni diye ön rapor adli tıp raporu olarak servis edildi

Hıncal'ın 'kerata'sına uyuşturucu testi yapıldı mı. yapıldıysa sonuç ve bulgular nedir?

Kerem Altan'ın telefon kayıtları incelendi mi. hangi saatlerde kimle ne kadar konuşmuş?

Kerem Altan’ın olay günü kan örnekleri alındı mı?