2 Şubat 2010 Salı

Kanlı Gömleğini Koklardı Annem

Anne ile babanın yatak odasına girilmez. Oyleydi benim çocukluğumda. Mahremiyet kutsanırdı. Yatak odasının her hangi bir esrarı yotu ama o sandık olmasaydı. Albenisi öyle böyle değildi. Nasıl da süslenmişti annemin ceyiz sandığı. Sanki gelin annem değil o olmuştu. Annemin gelinlikli fotoğrafları sönük kalıyordu yanında. Tamam yatak odası fena halde mahremdi de o ceyiz sandığı habire günaha davet ediyordu. “Gel bendeki gizemi çöz” diye. Günaha davete, o kadar çocuk içinde bir tek ben uyacaktım, bu belliydi. Kimsenin umurunda değildi o sandık. Annemin sabah namazına kalktığı zaman gizlice açtığı o gizemli sandık. Sürekli annemin anahtarını koynunda sakladığı sandıktaydı gözüm. Annem de hiç acık vermiyordu. Sanki biliyormuş gibi oynuyordu benimle. Kedi fare kovalamacasına dönmüştü. Kim av kim avcı birbirine karışmıştı. Ama ne yapıp edip o sandığın gizemini çözecektim. Kesin o sandıkta hazine vardı. İyi de annem neden ağlıyordu her sabah o sandığı açtığında. Hazinenin varlığından duyulan sevinç gözyaşı da değildi ki. İçten içe ağlıyordu annem sadece. Yıllarca sürdü kovalamaca . Ben pes etmedim annem hiç acık vermedi . Ta ki o güne kadar. Annem banyoda fenalaştı. Hemen hastaneye kaldırdılar. Apandist belası fena yakalamıştı. Bana da gün doğdu. Anahtar ilk kez annemin koynu yerine soğuk banyonun mozaik zemininde duruyordu. Herkes hastaneye koşmuştu. Bense evde ilk günahımın anahtarını kilite sokuyordum. Nefes nefese kalmıştım. Sandık kiliti günah çanı gibi sesini çıkardı. Artık günah işlenmiş keyfini sürme vaktiydi. Sandığın kapağını açtığımda dondum kaldım. Sadece bir gömlek vardı. Kan içinde bir gömlek. 22 yaşında pusuda vurulan dayımın gömleği. Kanı yerde kalan dayımın gömleği. Kanı yerde kaldığı için hep kanardı o gömlek. Nükhet ipekçi 31 yıldır sakladığı gömleği yayında çıkarınca o sandık ve annem geldi aklıma. O gömlek bir televizyon şovu değil bir isyandı. Annemin her sabah namazı öncesi döktüğü gözyaşı gibi..

3 yorum:

  1. Acılar belki görülmüyor ama içimizde sürekli yaşıyor... Belki yaşamalı da... Mustafa Hoş'a duygularını paylaştığı için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Sabahın bir sahibi var,
    sorarlar bir gün sorarlar,
    biter bu dertler acılar,
    sararlar bir gün sararlar....,

    HERDEM

    YanıtlaSil
  3. Elimizden kayıp gidenleri, tutamadıklarımızı, yerine koyamadıklarımızı, koyamayacağını bildiklerimizi özleriz en çok…Özlemek vazgeçmemektir, vazgeçememektir belki de...
    Bazen o özlemi ve acıyı onun izlerine tutunarak yaşatırız.
    Çok içten ve samimi bir yazı. Yüreğinize sağlık. ÖZGEN

    YanıtlaSil