7 Mayıs 2009 Perşembe

Bir daha çal Deli Selim


Ne zaman hayatın üstüme üstüme geldiğini hissetsem imdadıma Deli Selim yetişir. Dara düştüğümde, gırnatasında dünyayı oynatan Deli Selim’e sığınırım. Tıkanan yaşam damarlarımı açar, nefes alırım onun nefes verdiği gırnatasıyla. Hayatı gırnatanın nağmelerine bırakırım, akıp gider her türlü kirlilikten uzak. Yaşama sevinci kaplar içimi. Kıvrak nağmelerin ritmine uyum sağlamaya çalışırım ağır aksak. Ne çok isterdim bir çingene gibi oynamayı. Ama ruhum çingene olur Deli Selim’le. Coşarım içim içime sığmaz. Deli Selim’i anlatmak isterim herkese. Şatafatlı sahneler yerine tercih ettiği çilingir sofralarını, kazandığı bütün parayı herkesle paylaştığı için adının başına deli eklendiğini, 52 yaşında bu hayattan sadece ardında gırnatasını bırakıp çekip gittiğini anlatmak isterim. Ama anlatamam ki reddetmenin yüceliğini, sunulan her şeyin kabul gördüğü bu hayata. Anlatamam ki ıskalanan bir değeri, her şeyin değersizleştirildiği bu hayata. Bu yüzden hayata dair pek çok şeyi anlattığını sanan bir adamın (bizzat kendim) çaresizliğidir de Deli Selim. Dara düştüm yine Deli Selim. Hadi oynatalım dünyayı gırnatanın ucunda yine. Çal sen aldırma bana... Hem hüzünlenirim hem de coşarım ben. Sen yeter ki çal Deli Selim çal...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder